32.Bölüm

37.4K 1.2K 70
                                    

Sabahın ilk ışıkları gözüme vuruyorken gözlerimi aralamaya çalıştım. Ne ara sabah olmuştu? Daha beş dakika önce yatağa uzanmışım gibi hissediyordum. Yavaşça ayaklarımı kıpırdatmaya çalıştım ama başarılı olamadım. Çünkü Azad  bacaklarımı kollarıyla sarmalamış başını da yeni belirginleşmeye başlayan karnıma yaslayıp öyle uyumuştu.

Kıpırdanmadan onu izlemeye başladım. Saçları dağılmış göbeğinin üzerinde dağınık bir şekilde duruyordu. O güzel dudakları aralanmıştı ve başını yan koymuş sanki bebeği dinlemeye çalışıyormuş gibiydi.

Gülümsedim. Şuan ki görüntü o kadar güzeldi ki. Göbegimin üzerinde uyuyan bir adam. Kulağa çok tuhaf gelse de bunu görmek beni çok mutlu ediyordu. Bebeğini bu derece sevmesi onu dogunca da seveceği anlamına geliyordu.

Azad yavaşça kafasını kaldırıp bana baktı. Muhtemelen ben kıpırdayınca uyanmıştı. Kısık gözleriyle bana bakınca gulmeden edemedim. Ne kadar da tatlıydı. Göbeğime küçük bir öpücük kondurdu. "Günaydın," diye mırıldandı ve bacaklarıma da öpücükler bıraktı.

Bu hareketleriyle beni yoldan çıkarmaya çalışsa da kendimi dizginledim. "Günaydın," Sesim fısıltı gibi çıkmıştı. Yavaş hareketlerle yanıma geldi ve alnıma bir öpücük daha kondurdu. "Bebeğimizle konuşurken orada uyuyakalmışım," diyerek güldü. Bu benim de gülmeme neden oldu. Şapşal. 

"Ne konuşuyordun bebeğimizle? " Merakla ona baktım.

Elleri saçlarımda gezindi. "Üç buçuk aylık olduğu halde niye cinsiyetini göremiyoruz onu tartışıyordum," Güldüm. Evet bebeğim biraz inatçı olduğu için cinsiyetini hala öğrenememiştik. Kaç kere kontrole gittiysek görememiştik.

Yavaş hareketlerle yataktan kalktım. Acıkmıştım.

"Akşam annem yemek yiyelim dedi. Artık seninle tanışmak istiyor, kaçışın yok."  Kalbim heycanla çarptı. Kaç zamandır erteliyordum. Bugün muydu yani? Bakışlarımı ona çevirdim. "Şey aslında," ellerimi karnıma doladım.  "Annenin karşısına bebişle çıkmak pek doğru değil gibi?" Bakışlarımı ondan çektim. Söylemekte zorlanırken mırıldandım. "Yani peydahlamış gibi.."

Bunu duyunca direkt sözümü kesti.
"Saçmalama Berçem. Kendi kendine ne kadar çok şey kuruyorsun böyle!" Yataktan kalktı ve yanıma doğru ilerledi. Karnımdaki ellerimi tuttu. "Annem her şeyden haberdar," diye mırıldandı. "Yani Batı söylemiş,"

"Ah Batı, " diye söylendim. "Ağzında bakla ıslanmıyor." Omuz silkti "bir yandan iyi oldu ben nasıl söyleyeceğimi bilmiyordum. Yani annemle pek bu konular hakkında konuşmayı sevmem."

Başımı salladım. Akşam ne yapacaktım?  Nasıl davranacaktım? Nasıl biriydi annesi? Sakin mi sinirli mi oğlunu kıskanan bir tip mi? Kafamda o kadar soru vardı ki. Strese girmemeye çalıştım. Sonuçta ölüm yoktu ya ucunda.

Azad'la mükemmel bir kahvaltı yaptıktan sonra o hastaneye gitmek için evden çıktı. Bende televizyon izledim ve etrafı topladım.

Akşam olunca da üzerime giymek için bir şeyler bakındım. Beni nasıl  bir kadın bekliyordu bilmediğim için tereddüt ediyordum. Nasıl bir şey giyinmeliydim?

En güzeli kendim olmalıydım. Şimdi nasılsam o kadının karşısına da öyle çıkmalıydım. Kimseyi kandırma çabasında olmanın manası yoktu.

Üzerime karnımı belki etmeyecek salaş bir tişört ve rahat bir kot pantalon geçirdim. Kalem etek gömlek giyecek halim yoktu ya. Saçlarımı da rastgele serbest bıraktıktan sonra Azadı beklemeye koyuldum. Aşırı stres altındaydım.  

Beni beğenecek miydi acaba? Ya benim hakkımda kötü seyler düşündüyse? Beni sevmezse? 

Sevmek zorunda mi sanki? Bu ne kadar umurumda? Bir daha onu ne zaman göreceğim kim bilir? Çokta umursamamak lazımdı belki de. Sonuçta beni beğense de begenmese de torununun annesi olacaktım. Bunu kabullenmesi gerekiyordu.

B E K L E N M E Y E N (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin