"Allah aşkına bir daha o bağımlı arkadaşının yanına gittiğimizi söyleme bana!"
Dikkatle arabayı kullanırken yandan bana baktı ve kaşlarını kaldırdı. Nereye gidiyorduk peki? Zaten derse de girememiştim. Bu adam hayatıma girdiğinden beri bi düzenim yoktu. Bakışlarımı ona çevirdim. Neyi vardı bu adamın? Bana herseyi nasıl yaptirabiliyordu? Ona niye karşı koyamıyordum?
Belki de hayatımda bana değer veren bir adam olmadığı için eksikliğini kapatmaya çalışıyordum. Babası tarafından bir kere saçı okşanmamış biri olarak bu çok normaldi. Ailesiyle arası iyi olmayan her kız birgün bir adama tutunmaya çalışırdı öyle değil mi?
Araba durunca geldiğimiz yere baktım. Tenha bir yerdi. Yolun sağ tarafında ormanlık bir alan vardı. Korkuyla bakışlarımı ona çevirdim. Ne yapcaktık burda? Kuşkulu bakışlarım yüzünde gezindi.
"Azad madde falan almadın değil mi?"Bu soruyu duyunca çenesi kasılmıştı.
Ne yapayım önceki yaptıklarını düşününce içimdeki korkuya engel olamıyordum."İn hadi," diyerek arabadan çıktı. İnip inmemek arasında kalırken şuan direnmemin boşa olduğunu düşünerek kapıyı açtım.
İkimizden de ses çıkmıyordu. Ormanlık patikada yavaş adımlarla ilerliyorduk. Hava kararmak üzereydi ve bu beni daha da tedirgin ediyordu. "Ne yapmaya geldik buraya?"
Cevap vermemesi daha çok sinirimi bozuyordu. Bu sorduğum kaçıncı soruydu Allah aşkına! "Aptal, sanki cevap versen öleceksin!" Diye soylendim. Bir anda arkasına dönmesiyle vücuduna çarpmıştım. Yüzünü görebilmek için kafamı kaldırdım. Bıkkınlıkla bana bakıyordu, hafif kaşları mi çatılmıştı?
"Sen sabır ne bilmez misin?" İnatla omuz silktim. "Bilmem canım," ya sabır çekerek önüne döndü ve yürümeye devam etti, tabi arkasından bende.
Durdugumuzda geldiğimiz yer tam olarak ormanın içiydi. Burda ne halt edecektik? Etrafta kuş sesleri varken bir anlığına gözlerimi kapattım. Huzurlu bir yerdi, derin bir nefes aldım. Mis gibiydi havası.
"Tırman şuradan,"
Sesini duymamla gözlerimi araladım ve gösterdiği ağaçta sabit olan merdivene baktım. Korkuyla bakışlarımı ona çevirdim. Ciddi olamazdı değil mi?
"Sanki başka bişey demişim gibi niye bakıyorsun," yeniden merdiveni işaret etti, "Hadi,"
"Benim yükseklik korkum var. Hayatta çıkmam ya düşersem?"
Bir adım geriledim. Sanki saçma bişey demişim gibi gözlerini devirdi. "Ne salak şeylerin var böyle senin. Yükseklik korkusu ne kızım, çık işte." Başımı olumsuz anlamda salladım. Yapamazdım.
"Allahım," elleriyle yüzünü sıvazladı. "Ben zaten aşağıda olucam. Neden korkuyosun?" Omuz silktim. "Seninle ilgisi yok, yükseklik korkum var diyorum!"
"Hay seni burda getiren aklımı," diye söyleyince öfkeyle bağırdım. "Bana ne yükseklik korkusu olmayan birini getirseydin o zaman!" Diye bağırdım.
"Çık şuraya Berçem," diyerek tısladı. "Bu korku burda yenilicek yoksa ben kucağıma alır çıkarırım, emin ol o zaman daha çok korkarsın" Umutsuzca ona baktım. Korkardım değil mi?
-
"Gördün mü birsey olmadı işte boşuna nazlandın," diyerek sırıttı. "Nazlandım mı?" Ona kötü bakışlar attım. "Bunun nazlanmakla ne alakası var," Onun gibi yere oturup bağdaş kurdum ve etrafı incelemeye başladım.
Burası tahtalarla yapılmış bir ağaç evdi. Küçük olmasına rağmen çok şirin bir görüntüsü vardı. Ah birde yüksekliği olmasa ne güzel olurdu da işte.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
B E K L E N M E Y E N (TAMAMLANDI)
RomanceHayatının bütün döneminde sonbaharı yaşamış, ordan oraya savrulmuş bir yaprak. Kökünden kurtulamamış, ama kurtulmak için bütün yolları deneyip akıl almaz işlere kalkışmış bir ağaç. Yaprak yine savrulurken bir ağaca denk gelir ve onun dallarına tutun...