Çocuksundur.
İçindeki heyecana engel olmadan lunaparka gidersin ya. Görünce gözlerin parlar, hep orda kalmak istersin. Hep eğlenmek, hep mutlu olmak...
Gondola binersin de için kıpır kıpır olur ya hani heyecandan miden bile bulanır ama yine de inmek istemezsin.
Yükseklik korkun olsa bile yine dayananmaz bir heyecanla o dönme dolaba binersin ya.
Son zamanlarım çocuğun lunaparktaki yaşadıklarına benziyordu aslında. 23 yaşında belki de ilk kez kendimi heycanlı bir çocuk gibi hissediyodum. Deli gibi korkarak binmiştim o dönme dolaba. Gondola atlamış gibi kıpır kıpırdı içim.
Şimdi; evleniyordum.
Bebegimin babası, hayatımı adadığım adamla.
Sözde heyecanlanacak birsey yok demiştim herkese. Sevdiklerim yanımda, o yüzden içim kıpır kıpır degil demiştim.
Peki şimdi neden elim ayağım birbirine dolanmıştı?
Kalbim tıpkı yarışı kazanmak için koşan bir yarış atının kalbi misali gümbür gümbür atıyordu. Asla engel olamıyordum.
Ayna da kendime baktım. Saçlarımın önlerinde toplanmış ve papatyalardan oluşan bir taç takılmıştı. Geri kalan kısımları iri dalgalarla omzumdan aşağıya sarkıyordu.
Yüzümdeki makyaj beni küçük bir kız çocuğuna dönüşmüş gibi hissettiriyordu. Aslında yok denecek kadar az ama güzel gösterecek kadar çoktu. İlk kez kendimi beğeniyordum galiba.
Önüme düşen saçlarımı biraz geriye ittim ve oturduğum koltuktan kalktım. Kuafördeki insanların bakışı memnuniyetle bana döndü.
"Hadi! Azad gelmeden giy elbiseni,"
Maya hızla beni giyinme odasına tıktı. Duvarda asılı olan elbiseye baktım. İnce askıları ve kabarık tül eteğiyle beyaz bir elbise... Gerçekten çok güzeldi.
Üzerimdeki kıyafetlerden bir çırpıda kurtulup elbiseyi giydim. Azad görünce ne tepki verecekti acaba? Benim kadar beğenecek miydi beni? Mavi bir elbise giyeceğimi söylemiştim. Bakalım beyaz elbiseyi görünce tepkisi ne olacaktı?
Dışarıya çıktığımda Batı'nın çoktan gelmiş olduğunu ıslık çalmasından anladım. "Yenge bu ne güzellik," diyerek yanıma geldi. Gülümsedim. Kendimi o kadar iyi hissediyordum ki.
"Yeğenim bile ortalarda gözükmüyor," bakışları kabarık olan elbisede gezindi gülümseyerek. Ellerimi karnıma sarınca göbeğim belli olmuştu."Burda," diye mırıldandım aynı gulumsemeyle.
"Senin ki damat traşı olmaya gitti. Senin gibi süsleniyor o da, sanki ilk kez görüceksiniz birbirinizi."
Gülmesi kuaförü doldurdugunda Filiz annem yanına geldi. "Bugün bari boş konuşma oğlum. Git dışarıda bekle," Batı biraz yüzü düşerek dışarıya çıkınca bende topuklu ayakkabılar üzerinde zor durdugum için kendimi koltuklardan birine attım.
Evet, Azadı burada bekleyebilirdim.
Kısa bir süre sonra Maya yanıma koşarak geldi ve Azadın geldiğini söyledi. İçimdeki fillerin yeniden dans etmesine izin verdim. Ellerim tir tir titrerken ayağa kalktım ve onun kapıdan girmesini bekledim. Terliyor muydum?
Azad kapıdan içeriye girince bakakaldım. Tam anlamıyla gerçekten bakakaldım. Siyah takım elbise ona öyle güzel yakışmıştı ki. Daha erkeksi, daha cool gözüküyordu. Saçlarının yanlarını aldırmış, sakallarını kısaltmıştı. Gerçekten, nefes kesici görünüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
B E K L E N M E Y E N (TAMAMLANDI)
RomanceHayatının bütün döneminde sonbaharı yaşamış, ordan oraya savrulmuş bir yaprak. Kökünden kurtulamamış, ama kurtulmak için bütün yolları deneyip akıl almaz işlere kalkışmış bir ağaç. Yaprak yine savrulurken bir ağaca denk gelir ve onun dallarına tutun...