Ne kadar süredir öylece oturuyorduk bilmiyorum. Eylem karşımızdaki koltuğa oturmuş bakışları ellerinde sanki birseyler gizlemeye çalışıyordu. Genelde birseyler sakladığında böyle davranırdı. Emindim, bir sıkıntı vardı.
Azad elini bacağıma koymuş ritmik hareketlerle parmaklarını oynatıyordu. Sabırsız gibiydi. Bakışlarımı ona çevirdim. Eylemin burda olmasından rahatsız gibi bana baktı. Elimden birsey gelmez dercesine kafamı salladım.
"Eylem," bakışlarımı ona çevirdim. Hala bakışları ellerindeydi. "Neler oluyor?" Dudaklarını aralamamaya yemin etmişti sanki. "Kaç gündür sınavlara girmemişsin," artık bir cevap vermesini istiyordum. Neyi vardı böyle?
"Şey," bakışlarını bana çevirdi. Bu durgun gözlerinin sebebi neydi? "Yalnız konuşabilir miyiz?"
Bakışlarımı Azad'a çevirdim. Memnuniyetsizdi. Ayağa kalktığımda o da arkamdan geldi. Gömleğinin yakasını düzelttim. "Şimdi bizim Eylemle konuşmamız gerek," ellerimi yüzüne çıkardım.
Beni bir anda duvarla kendi arasına aldı. "Yarım kalacak diyosun," Tek kaşını kaldırmış bana bakıyordu. Sesi fazla davetkardı. "Ama devamını getirmemiz gereken şeyler vardı, " ellerini bacaklarımda gezdirdi. Cevap vermediğimi görünce köz gibi olan dudaklarını boynuma değdirdi. Öpmüyor, resmen emmeye çalışıyordu.
İstemeyerek de olsa ondan uzaklaşmaya çalıştım. Eylem içerideydi ve bana ihtiyacı vardı. "Yarın benimlesin," Dudağıma küçük bir öpücük kondurdu. Cevap vermeme kalmadan kapıyı açtı ve gitti.
İçeriye geri döndüğümde Eylem hala oturduğum yerdeydi. Milim kıpırdamamıştı. Yanına oturdum. Ona olan bütün öfkem kaybolmuştu. Şu hali bile canımı sıkmıştı. "Anlat bakalım," diye mırıldandım.
"Ben," bakışlarını bana çevirdi. Gözleri dolu doluydu. Ne olmuştu? Murat'la kavga falan mı etmişlerdi? Sesimi çıkarmadan onun anlatmasını bekledim. Bir anda boynuma sarıldı ve kendini serbest bırakarak ağlamaya başladı.
Normalde böyle biri değildi Eylem. Tamam duygusal bir yapıya sahipti ama pek belli etmezdi bunu. Kollarımda ağlamazdı mesela. Şuan ne degişmişti? Onu bu kadar ne yormuştu?
"Ben çok yanlış birsey yaptım Berçem," burnunu çekti. "B-ben Murat'ı aldattım." Şaşkınlıktan gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Neler söylüyordu böyle? "Ne diyosun sen Eylem?Ne aldatması," seviyordu Murat'ı. Nasıl olurda aldatırdı?
"F-firat," hala ağlıyordu. Yine nerden çıkmıştı bu adam? Baş belasının tekiydi gerçekten. "Biz çok sarhoştuk, ne olduğunu bile hatırlamıyorum."
Ne söylemem gerekiyordu? Nasıl teselli edecektim şimdi arkadaşımı? Böyle saçma bir tuzağa niye düşmüştü ki? Murat bundan sonra onu görmek istemezdi herhalde. Yani kim olsa öyle düşünürdü.
"Murat bizi gördü," Yutkundu. "Aynı yatakta." Oha! Cidden oha! Bundan sonra ne olabilirdi ki?
Şaşkın bakışlarım hala uzerindeydi. Nasıl bu kadar kendinden geçebilmişti. Zaten içki içince kendini bilmiyordu, nasıl bunları düşünmemişti? Sinirlenmiştim. Bu kadar sorumsuz olmasi beni deli ediyordu.
Ama bir yandan da karşımda ağlayan, pişman gözlerinden akan yaşlara kıyamadım. Ne yaparsa yapsın kardeşimdi. Her ne olursa olsun onun arkasında durmalıydım.
Yavaşça onu yatağıma yatırdım ve üzerini örttüm. Biraz olsun sakinleşmiş gibiydi. Herseyin düzeleceğini, sakin bir kafayla Murat'la konuşması gerektiğini söyleyip odadan çıktım.
Bu Murat için de kötü bir durumdu. Ne kadar onu sevmesemde ne bileyim bana doğru gelmiyordu. Bir an icin onu kendimden yerime koydum. Azad ve Eylem. Yüzümü hoşnutsuz bir sekilde buruşturdum. Bu cidden... İğrençti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
B E K L E N M E Y E N (TAMAMLANDI)
RomanceHayatının bütün döneminde sonbaharı yaşamış, ordan oraya savrulmuş bir yaprak. Kökünden kurtulamamış, ama kurtulmak için bütün yolları deneyip akıl almaz işlere kalkışmış bir ağaç. Yaprak yine savrulurken bir ağaca denk gelir ve onun dallarına tutun...