Bazen bir anda kaybolmak ister insan. Canı yandığında, sıkıldığında belki de en çok hayal kırıklığına uğradığında. Şuan tam olarak bulunduğum yerde, birden bire, bir güç tarafından yok edilmek istiyordum.
Ne arkama dönecek cesareti ne de yürüyüp gidecek gücü kendimde bulamıyordum. Acaba yanlış mı anladım? Benzettim mi sesini? Umarım öyledir, umarım yanılmış olan ben olurum.
Adımın tekrar kulaklarımda yankılanması üzerine ayaklarımda bir güç hissettim ve hızlı adımlarla çıkışa ilerledim. Kimseyle karşılaşmak istemiyordum. Kimseyi görmek, konuşmak ya da sesini duymak istemiyordum.
İçimden tüm bunları tekrar ede ede koşar adımlarla eve geldim. Üzerimi degistirdikten sonra kendimi yatağa attım. Uyuyup kendimi kandırmak istiyordum. Ben bugün yanılmıştım. Evet, evet yanılmıştım.
Uyandığımda saat on ikiye geliyordu. Uzun bir duşun ardından kendime birseyler hazırlamak için mutfağa ilerledigimde ekmek olmadığını gördüm. Bu beni bir miktar üzmüştü. Şimdi dışarıya çıkıp ekmek almaya gitmek zorundaydım. Çünkü ekmeksiz hayatta midem doymuyordu.
İstemeye istemeye dışarıya çıktım ve marketten ekmek aldım. Havalar baya bi soğumuştu, hırkayla çıktığım için pişman olmuştum. Daha fazla üşümemek için koşar adım apartmana ilerlerken karşıdan gelen Hakan abiyi gördüm.
"Merhaba abi," Sesim in mahçup çıkmasını engelleyememiştim. Sonuçta adama bi hafta da para ayarlayacağımı söylemiştim ama üzerinden bikaç hafta geçmişti. Suan yalancı durumundaydım.
Başını hafifçe salladığında, "abi ben işe girdim. En kısa zamanda kirayı ödeyeceğim," diye mırıldandım yine mahçup bir ifadeyle.
"Senin kirayı bir delikanlı geçen hafta ödedi ya, hatta sen parayi onunla göndermişsin," Kaşlarımı çattım. Delikanlı mı?
Cevap vermediğimi görünce devam etti. "Hatta ismi Azad mı neydi. Birsey olursa haber ver bana dedi. " Başımı salladım. "Evet abi kusura bakma unutmuşum ben," diyerek yanından ayrıldım. Adama rezil olacak değildim ya.
Nasıl benim parami öderdi? Buna o hakkı kim vermişti? Kimdi ki o benim hayatımda. Kapıyı çarparak odama ilerledim. Elimdeki poşeti kenara bırakarak üzerimi degistirmek için dolabı açtım.
Rastgele bir şeyler giyindikten sonra taksi çağırdım. Gidecek para suan umurumda bile değildi. O kadar sinirliydim ki ona karşı... kendime yediremiyordum. Bu zamana kadar kimsenin yardımı olmadan bu hayatta kalmışken suan onun yaptığı bana dokunuyordu.
Kapıyı şiddetle çaldım. Suan hiç birşey umurumda değildi. Kapıyı açan kişinin Azad olmaması beni daha çok sinirlendirmişti. Şuan herşeye sinirleniyor olabilirdim.
"Azad nerde?" Diye sordum, geçen tanıştığım uyuşturucu bağımlısı arkadaşına. "İçeride," diyerek geçmem için kenara çekildi. Bu sefer gözünde o baygın ifade yoktu. Ayıktı galiba.
Salona ilerledigimde Azadın bilgisayarda oyun oynadığını gördüm. "Kimmiş lan gelen," bakışlarını bana çevirdi. Yüzünde bir anlık şaşkınlık oluşsa da çok sürmedi. "Sen miydin, gel" diyerek yanına oturmam için çenesiyle işaret etti. Ama hala oyuna odaklıydı.
Batı da beni umursamadan koltuklardan birine uzandı. Bunlar niye bu kadar umursamadı ki?
"Azad sen ne yaptın?"
Omuz silkti. Hala gözleri oyundaydı. "Ne yapmışım?"
"Benim kiramı nasıl ödersin sen ya?!" Öfkeyle yerimde tepindim. "Kimsin sen, ne hakla bunu yaparsın?!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
B E K L E N M E Y E N (TAMAMLANDI)
RomanceHayatının bütün döneminde sonbaharı yaşamış, ordan oraya savrulmuş bir yaprak. Kökünden kurtulamamış, ama kurtulmak için bütün yolları deneyip akıl almaz işlere kalkışmış bir ağaç. Yaprak yine savrulurken bir ağaca denk gelir ve onun dallarına tutun...