Adnan
***
Kafamın içinde çalan müziğe bir yandan eşlik etmeye çalışırken bir yandan da kurumayan okul kıyafetimi saç kurutma makinesi ile kurutmaya çalışıyordum. Kurumuyordu amınakoduğum tişörtü.
Zaten bir kere formam yok diye eve göndermişlerdi. Bir kere daha gönderilmek istemiyordum.
Telefonuma gelen bildirimle kafamı tişörtümden kaldırıp telefonumun olduğu yere baktım. Uzak olması sinirlerimi germişti. Bu sıralar böyleydi sinirlerim. En ufak şeye yükseliyordum.
Dizlerimin üstünde sürüne sürüne yatağın yanına gittim ve telefonumu alıp bildirime baktım.
Behlül: Sweati getirmeyen en adi orospu çocuğudur.
Okuduğum mesaja sinirlenmem gerekiyordu evet ama ben nedense gülmüştüm. Mesaj üzerine kafamı poşete koyup hazırladığım Behlül'ün sweatine çevirdim. Mesaja geri cevap atarsam kopamayacağımı bildiğimden daha önemli işlerime geri döndüm.
Ben tişörtü kuruturken odamın kapısının çalmasıyla ilgim tekrar dağıldı.
"Noldu?" diye sorarken alacağım cevabın anneme ait olacağını falan düşünmüştüm.
Ama duyduğum ses annemin sesi değil Alperen'in sesiydi.
"Kanka benim Alperen. Giriyim mi odaya?"
Soruyor olmasına şükretmiştim en azından. Takıntılı biriydim. Henüz odama annemden başka kimseyi almamıştım. Bu yüzden panikle ayağa kalktım ve kapıya yaklaştım.
"Yooo step back kardeşim step back. Bilmiyor musun benim huyumu. Bu odaya benden başka bir tek annem girebilir."
Küfür edip uzaklaşırken ben de yarısı kurumayan tişörtümü giydim. Telefonumu cebime sıkıştırıp Behlül'ün sweati ile çantamı alıp odadan çıktım.
Odamdan çıktığımda kapıdan biraz uzakta duran Alperen'i görmem beni şaşırtmamıştı.
"Hayırdır biraderim beni evden almaya mı geldin?"
Sorduğum soruya göz devirerek tepki gösteriyordu belli ki.
"Evet kanka seninle okula yürümek çok daha güzel."
"Harbi mi lan?" Gerçekten sormuştum bunu çünkü Alperen ne zaman şaka yapıyor ne zaman ciddi oluyor anlamıyordum. Karmakarışık bir karakterdi.
"Oğlum Selma Teyze duymasın diye küfretmiyorum."
Alperen'in bu kadar gergin olması beni de geriyordu. Herif neyle besleniyordu ya da besleniyor muydu anlamıyordum.
"Kanka nolur bana çok yüklenme artık dayanamıyorum."
Alperen elini sırtıma koyup okşadı. Kesin yine evde bir sıkıntı olmuştu da ona sinirlenmişti.
"Üzülme Alperen her ebeveyn gül gibi geçinmiyor. Bak benle Behlül'e. Bir günümüz normal geçmiyor."
Alperen'in yüzü biraz da olsa gülmeye başlamıştı ve bu beni de mutlu ediyordu. O benim kardeşimdi. Birbirimizi anlamak zorundaydık.
"Hadi Adnan hadi, okula bir gün daha gitmezsem evdeki kara bulutları şimşek çaktırırım."
Kafa sallayarak önden yürümeye başladım. Ne kadar hızlı okula gidersek o kadar hızlı Behlül'le görüşecektim.
Alperen ayakkabılarını hızla giymiş beni beklerken gelen ayak sesleri muhtemelen anneme aitti.
"Gidiyor musunuz çocuklar?"
Annem de bazen öyle sorular soruyordu ki şaşıyordum yani.
"Eminim oturuyor gibi durmuyoruz anne."
Kurduğum cümle ile annemin bana bakan gözleri sertleşmiş nefesleri hızlanmıştı. Kısaca biraz daha durursam sıçacaktım.
"Şaka yaptım anne şaka. Hadi kaçtık biz."
Onaylayan bir mırıltıyla bizi yolcu etmek için arkamızdan geldi. Ben de ayakkabılarımı sonunda giymiştim ve artık tamamen hazırdım.
Şimdi sırada daha büyük sınavlar vardı.
Matematik ve Behlül.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Olum O Senin Yengen Yengenn
Teen Fiction"Bugün seni gördüğüm ilk gün. Geçirdiğim en kötü maç. Aklımı meşgul eden en güzel konu sen olduğun için kötü geçmesinin bir önemi yok. Ayrıca gözlerin okyanusa benziyor. Ellerini uzatmazsan kaybolacağım."