Eve geldiğinden beri hiçbir şeye odaklanamayan sarışının tavırlarında bir değişiklik olduğunu Oğuz hoca çoktan fark etmişti.
Neler olup bittiğiyle ilgili herhangi bir fikri yoktu. Bu da onu daha kötü hissettiriyordu.
Oğlunun odasının kapısında dikiliyordu şimdi de. Konuşmanın vakti gelmiş geçiyordu. Kapalı kapıyı tıklatıp onay beklemeden içeri girmişti Oğuz hoca.
Behlül, hiçbir şey yapmadan oturuyordu. Belli ki bir şeyleri düşünüyordu ve bu düşünceler, sarışını fazlasıyla rahatsız ediyor gibiydi.
"Yemek yemeyecek misin?"
Oğuz hoca, konuşmaya direkt dalmaması gerektiğini iyi biliyordu.
Oğlunun olumsuz anlamda kafa sallamasına karşılık, sessiz çıkan bir onaylamayla odaya girdi ve kapıyı kapadı Oğuz hoca.
"Konuşalım biraz."
Behlül şaşkınlıkla babasına bakıyordu. Bir şeyler kesinlikle yolunda gitmiyordu. Genelde bir olay olduğunda birkaç gün Behlül'ü rahat bırakırlar sonra da çocukları hâlâ aynı tavırlara devam ederse konuşmaya karar verirlerdi
Bu sefer diğerlerinden farklıydı.
"Konuşalım baba. Ne konuşacağız."
"Senin bu halde olmana neden olan olaydan başlayabiliriz."
Behlül, avuç içlerinin terlediğini hissedebiliyordu. Gerginlikten bütün kan yüzüne hücum etmiş gibiydi. Oturduğu yerden kalkıp havanın soğukluğuna aldırış etmeden odasının penceresini açtı.
Sertçe yutkundu ve geri babasının yanına döndü.
"Aklım üniversite sınavına takılıyor. O yüzden böyleyim."
Her ne kadar oğluyla çok iletişim içinde olmasa da oğlunun aklını nelere takacağını iyi biliyordu Oğuz hoca.
"Sanmıyorum Behlül. Lütfen sorularıma dürüstçe cevaplar ver. 12.sınıfın başından beri seni rahatsız eden bazı konular var gibi. Açıkca konuşalım. Bunun sınavla alakası olmadığına eminim."
Bu kadar iyi bir gözleme ne gibi bir yalan uydurabileceğini bilemiyordu sarışın genç.
Babası haklıydı. Adnanla konuşmaya başladığından beri böyleydi. İlişkiye başladıklarında ise bu tavırları artmıştı. Her ne kadar çevresine yansıtmak istemese de Adnan gibi değildi kendisi.
İlişkisindeki en ufak bir sarsıntıyla hayatı yerinden oynuyordu sanki. İçinde bulunduğu durum için yeterince cesareti olmadığını iyi biliyordu. Hatta bunu Adnan da biliyordu. Ama kendisini gazlayan da yine sevdiği esmer çocuktu.
"Arkadaşımla tartıştım. Ondan böyleyim."
"Hangi arkadaşınla tartıştın?"
Behlül konuyu kapatmaya çalıştıkça babasının farklı bir soruyu önüne sürmesinden dolayı gerginliği gittikçe artıyordu.
"Adnan."
Oğuz hoca anladığını belirten kafa sallaması sundu oğluna. Bu cevap onu kesmemişti.
"Behlül, eminim sen de farkındasındır söyleyeceğim şeyin. Adnanla normal bir ilişkiniz yok gibi. Nasıl bir çocuk olduğunu biliyorum çünkü benim oğlumsun Behlül. Ama Adnanla aranda geçen şeyleri kestiremiyorum. Adnan işin içine girince senin hiç görmediğimiz yanların ortaya çıkıyor. İlk kez evimize getirdiğin arkadaşın Adnan mesela."
"Diğer herkes gibi normal bir arkadaşlık ilişkimiz var işte baba. Farklı olan şey sizin beni yanlış tanımanız."
Her şeye rağmen soğukkanlı cevaplar vermeye devam ediyordu Behlül. Oğuz hocanın ne yapmaya çalıştığını da anlayamamıştı. Adnanla sevgili olduğunu anlamış olabilir miydi?
"İstediğin kadar diren Behlül. 17 yaşındasın. Bir hafta sonra 18 olacaksın. Her şeyin farkında olduğun bir yaştasın. Bir şeyler için seni zorlamayacağım asla. Ama ben senin babanım. Seni de iyi tanıyorum. Aslını inkâr edemezsin."
"Ne demek istiyorsun baba? Gerçekten anlamıyorum."
Oğuz hoca elini oğlunun dizine koymuştu. Behlül'ün gözleri gibi Oğuz hocanın da gözleri maviydi. Doğrudan buluşan iki mavilerin de anlatmak istediği çok şeyin olduğu belliydi.
"Hissettiklerini ve düşündüklerini doğrudan olmasa da bir şekilde anlayabiliyorum Behlül. Kimse seni düşüncelerin ya da hissettiklerin yüzünden yargılayamaz. Başta buna ben izin vermem. Çünkü sen benim oğlumsun. Tek oğlumsun. Yürüdüğün hiçbir yolda da yalnız olmayacaksın."
Oğuz hocanın kurduğu her cümlenin altında yoğun bir duygu seli vardı ve Behlül buna çoktan kapılmıştı. Kızaran gözlerinden aşağı süzülen yaşları tutamıyordu. Söylemek istedikleri sanki damla damla dökülüyordu şimdi.
Dizindeki eli sıkıca tutarken aslında ne kadar şanslı olduğunu hissetmişti birden.
"Özür dilerim."
Behlül'ün hıçkırıkları arasında net çıkan tek cümle bu olmuştu. Hiçbir suçu olmamasına rağmen sanki özür dilemek zorundaymış gibi hissetmişti.
Oğuz hoca oğlunun saçlarını okşayıp ayağa kalktı.
"Suçun yokken özür dilemezsin Behlül."
Oğuz hoca verdiği desteği olabildiğince hissettiriyordu.
Behlül gözyaşlarına aldırış etmeden babasına gülümsedi. Tek başınayken yıkılmış bir kumdan kale gibi hissediyordu. Ne kadar yaparsan yap dalganın yine de yıktığı bir kumdan kale. Ama şimdi yenilmez bir ordu tarafından korunan bir kale gibiydi. Önünde kimsenin duramayacağını biliyordu.
"Hadi yüzünü yıka mutfağa git. Annen sana bir şeyler hazırlamıştır çoktan."
"Annem biliyor mu baba?"
"İkimiz de biliyorduk Behlül."
***
DUYGU YÜKLENMESİ YAŞIYORUM ŞU AN 😿😿😿😿😿
Oğuz hoca daha ne yapsın...
Şimdi arkadaşlar eminim çoğunuz hatırlıyorsunuz, Behlül 23 Nisan gösterisinde yanına kız partner verildiği için ağlamıştı. Bu olayı Behlül'ün ailesinin çocuklarında erkekleri de sevme potansiyelini gördüğü veya bunu anlayabileceği bir örnek olarak yazmıştım. Ayrıca zeki bir öğretmen olduğu için, 16.bölümde de bahsettiğimiz, Adnan'ın otobiyografi yazısını okuyunca bir de buna ek olarak oğlu ile Adnan'ın arkadaşlık ilişkisine şahit olmaya başladıkça ikisinin ilişkisine dair bir şeyleri anlamaya başladığını da belirtmek isterim. En başından beri Oğuz hocanın tepkisini planlıyordum. Asla olumsuz bir tepkisi olmayacaktı. Eğer Adnan ve Behlül'ü birlikte bassaydı yine de ona sert bir tepki yazmayacaktım. Elbette biraz tepkisi olurdu ama çocuğunu reddedecek kadar olmazdı. ASLA.
Ayrıca Oğuz hocanın olan bitenden haberi olduğu halde Adnanla oğlunun ilişkisine neden karışmadığını veya Adnan'ın onlarda kalmasına göz yummasını falan düşünürseniz diye söylüyorum. Bu Oğuz hocanın ilişkisi değil, Behlül'ün ilişkisi. Yeterince zeki ve bilinçli bir çocuk olduğu için de ona güveniyor.
Neyse,
Behlül'ün ailesi öğrendiğine göre sıra Adnan'ın ailesinde. Hadi bakalım bizi neler bekliyor. Tabii ne zaman öğrenirler bilemeyeceğim. Size de spoiler olmasın. (Şaka şaka henüz planlamadım o yüzden bilmiyorum.)
Bu konuyla ilgili (Oğuz hocanın öğrenmesi, anlaması vs.) merak ettiğiniz veya aklınıza takılan bir şey varsa lütfen sorun. İsterseniz özelden de sorabilirsiniz. ♡
Hepiniz iyi olun, sağlıklı olun. Ellerinizi bol bol yıkayın. Evde kalın. 💘
O ZAMAAAAN bir sonraki bölümde görüşürüz. 🍓
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Olum O Senin Yengen Yengenn
Teen Fiction"Bugün seni gördüğüm ilk gün. Geçirdiğim en kötü maç. Aklımı meşgul eden en güzel konu sen olduğun için kötü geçmesinin bir önemi yok. Ayrıca gözlerin okyanusa benziyor. Ellerini uzatmazsan kaybolacağım."