Behlül, Oğuz hocanın dersinde sıkıntıdan patlamak üzereydi. Önünde açık olan kitaba rastgele bir şeyler karalıyor ve yanında oturan Azra'ya göstererek onun da ilgisini dağıtıyordu.
"Kanka özür dilerim ama baban çok sıkıcı geliyor şu an gözüme."
Behlül, Azra'nın dediğine sessiz sessiz gülerken kafa sallayarak onayladı.
"Sorma Azra sorma. Sıkıntıdan patlamak üzereyim."
İki genç birbirine bakıp keyifsizce oflarken kapının çalması ile kafaları o tarafa döndü.
İçeri giren kısa boylu, sarışın kız elindeki kağıdı Oğuz hocaya verdi.
"Behlül Saruhan rehberlik servisinden çağırılıyor."
Behlül şaşkınca nöbetçi kıza baktı. Ardında Azra'ya döndü.
"Kanka ben rehberlikçinin yerini bile bilmiyorum ne alaka lan?"
Azra bilmediğini belli eden bir mırıltıyla sarışın genci yanıtladı.
"Çıkabilirsin Behlül."
Behlül, Oğuz hocanın dediğine kafa sallayıp sınıf kapısına yöneldi. Her ne kadar neden çağırıldığını bilmese de dersten yırttığı için gayet mutluydu.
Nöbetçinin arkasından sınıftan çıkıp kapıyı kapıdı.
"Rehberlik nerde?"
"Burdayım yavrum."
Behlül duyduğu sesle sesin geldiği yöne döndü.
"Adnan?"
"Bendim seni dersten alan. Rehberlikçi benim yani."
Behlül hafif bir sırıtışla Adnan'a bakıyordu. Bunu neden yaptığını bilmiyordu ama birazdan öğreneceğini hissediyordu.
"Kağıdı nerden buldun lan?"
Kesinlikle Behlül'ün merak ettiği ilk soru buydu.
"Bende o kağıttan bir sürü var. Çaldım geçen sene."
Adnan sırıtarak cevap verdiğinde Behlül şaşkınlıkla esmer gencin yüzünde gezdirdi gözlerini.
"Yuh!"
"Neyse yavrum, zil çalmadan sana söylemem gereken önemli bir şey var."
Adnan saçlarını dağıtıp tekrar düzeltti. Gergindi. Göstermese de.
"Mal herif, zili niye beklemedin?"
"Birisi falan görür, olmaz."
"Neyi?"
Esmer olan, sarışını bileğinden yakalayıp merdivenlere yöneldi. Geceden beri bunu düşündüğü için her hareketini planlamıştı.
Çok da geniş olmayan kütüphaneye girdiklerinde kütüphane nöbetçisiyle göz göze geldiler.
Adnan, elbette bunu da düşünmüştü.
"Müdür yardımcısı seni çağırdı. Konferansa inecekmişsin."
Çocuk kafa sallayıp kütüphaneden çıkınca Adnan kapıyı kapadı ve Behlül'e dönmeden önce derince bir nefes aldı.
Avuç içleri gerginlikten terlemişti.
"Adnan? Ne oluyor söylesene."
Adnan yapacaklarından daha sonra pişman olmamayı dileyerek Behlül'e döndü.
Birkaç adımda sarışınla arasındaki mesafeyi kapatmıştı.
"Behlül..."
Sarışın olan sorarcasına esmere bakıyordu.
Adnan'ın şimdi kapatacağı mesafe yüzlerinin birbirine uzaklığıydı.
Esmerin dudakları sarışının dudaklarına kapandığında ikisi de elektrik çarpılmışcasına sarsıldı.
Adnan geri çekilerek Behlül'ün yüzündeki ifadeye baktı. Şok içinde gibiydi.
Esmer olan, sarışın gencin yüzünü elleri arasına aldı ve hayalinde yüzbinlerce kez kurduğu cümleyi tek nefeste söyledi.
"Behlül, ben seni seviyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Olum O Senin Yengen Yengenn
Teen Fiction"Bugün seni gördüğüm ilk gün. Geçirdiğim en kötü maç. Aklımı meşgul eden en güzel konu sen olduğun için kötü geçmesinin bir önemi yok. Ayrıca gözlerin okyanusa benziyor. Ellerini uzatmazsan kaybolacağım."