Sasha Sloan, Runaway.____
Sonbaharda dökülen çoğu yaprağın kronik düşüşüyle, kendi düşüşümü karşılaştırmam imkansızdı.
Boşluk vardı ama aynı zamanda bu boşluğa küfreder gibi ayaklanan bir kalabalık, gürültü, uğultu... Mark. Issızlığı, bir karmaşaydı onun. Bu yüzden inanmak istemiyordu kulaklarım onu duyduğunun.
Televizyonun önünde ellerini pantolonunun kenarlarına sürterek bir ileri bir geri gidiyordu. Ben ise koltukta oturup kalakalmıştım. Aklımdaki düşünceleri bırak bir sıraya dizmeyi, düşüncelerimi düşünemiyordum bile. Nereden geldim ve bir anda neler oldu.
"Sadece neden, nedenini söyle." Ezberinden tekrar etmeye devam etti. Adımları durup yüzü de bana çevrildiğinde gözlerim, git gide daha da kararmış gözlerine çıktı. "Renee, neden bunu yapıyordun?"
"Adımı söyleyip durma."
"Bir takıldığın bu mu? Bunu tekrar etmeyeyim ama neden yaptığını akşama kadar tekrar edeyim öyle mi?"
Omuz silkip gözlerimi orta sehpaya çevirdim. O da bıkkınca bir soluk verip ilerledi ve orta sehpaya oturdu. Böylece ona bakmamı zorunlu hale getirmişti. Dudakları birbirine mıhlandığında dişlerimi sıktım. "Nefretli bakışların soldu bir anda ne oldu? Neden endişe içine girdim."
Boğazımı temizleyip kaşlarımı çattım. "Öyle bir şey olduğu yok." kafamı iki yana sallayarak söylenirken o sadece kısaca göz devirdi.
"Anlamıyorum... ne olabilir ki?" dudaklarını nemlendirdi. "Bak buraya kısa süreliğine arkadaşımı aramaya geldim ama sen hiçbir konu hakkında bilgi vermiyorsun. Bırak bilgiyi tek kelime etmiyorsun."
"Burada yaşamıyorsun... bir kafen de yok yani?"
Kafasını hafifçe eğip kaşlarını havalandırıp, sence? Anlamında baktı.
"Destini ile yalandan birlikte olmak yerine benimle normal bir şekilde konuşmaya çalışabilirdin. Onu bu işe karıştırma."
"Konuşmaya çalışırken normal bir şekilde değildi yani? istediğin gibi konuşsaydım cevap verecektin bir de sanki?"
"Cevap vereceğimden bahsetmedim." Dediğim gibi gıcık olmuş gibi kafasını olumlu bir şekilde sallamaya başladı ellerini göğsünde toplayıp.
Sonra oturduğum yere iyice sinip ellerimi kucağıma koyarak onları donuk gözlerle izlemeye başladım. "Sen neyisin onun?" diye mırıldandım ona bakamadan.
"Liseden beri arkadaşız. Çok iyi arkadaşız."
"Ne oldu da ortadan kayboldu?"
Bir an cevap vermeyecek sandım. Bir sessizlik nüksetti ama bir anlığına ona baktığımda onun da gözlerinin ellerinde olduğunu gördüm. "Hastaydı. Buraya gelmesi gerekiyordu çünkü tedavi buradaydı. Sonra haber alamadık."
Tırnaklarım pantolonumun üzerinden bacaklarıma geçtiğinde gözlerimi ondan alıp kendime gelebildim. "Aramadı yani?" diye mırıldandım.
"Aramadı. Sonra da buraya gelmek zorunda kaldım. Birkaç arkadaşım da buradaydı. Jaehyun gibi."
Kaşlarım çatıldı. "Jaehyun arkadaşın mı?"
Kafasını olumlu bir şekilde salladı ama gözleri yine parmaklarına çevrildi. "Evet arkadaşım. Bu konuda bir şey söylemedim çünkü Destini'nin bir şey bilmemesi gerekiyordu. Eğer arkadaşım olduğunu söyleseydim ne alaka olduğunu sorup sürekli didikleyecekti. Ben de sustum. Jae de."
Aslında neden şaşırmadığımı biliyordum. O benim diyeceklerime şaşıracaksa, ben onun dediklerine şaşırmayacaktım çünkü. "Bir hata yaptım." Dedim bir anda kendimi tutamayarak. Yüz ifadesinde bir değişiklik olacak diye bekledim ama pürdikkat beni izlemeye devam ediyordu. Boğazımın kurumasına aldırış etmeden konuştum. "Tıp 4'e geçtiğim ilk dönem klinik stajlarımız başlamıştı. Nörolojideydim. Uzmanımıza gelen vakaların sonrasında soracağım soruları düşünüyordum. Bana deneyim kazandıracağını düşündüğüm bir hastalık vardı. Hasta hakkında bir şeyler soracakken uzmanımın çoktan gittiğini öğrendim. Eve dönerken yanımda bir arkadaşım da vardı ve sonra o çocuğu gördüm. Bana gülümseyip selam verirken karşıdan karşıya geçiyordu, bayıldı. Bana tam birkaç adım kala. Kontrol ettiğimde bir şeyler ters gidiyordu o an anlayamadım. Paolo'ya çocuğu evime taşıttım. Bir şeylere karar verdiğimde bunu tek başıma çözmeye çalışmam gerektiğiydi."
Gözlerini kırpıştırdı kronik bir şekilde. Sessiz ve ıssılaşmıştı daha da. "O da Lucas'dı."
Dudaklarımı birbirine bastırıp kafamı acıyla olumlu bir şekilde salladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lolita
FanfictionGözlerini kapattı, açtı. Boğazındaki çıkıntılı adem elması kımıldadı. "Karşında bir bıçak duruyor ve sen kendini ona bastırıyorsun sonra da gelip beni suçluyorsun." Nefes aldı, ben soluksuz kalırken. © kayipdoktor | 2019