Halsey, Angel on Fire.
___
"Naber?"
Elimdeki süt kremasıyla dolu kahve bardağını masaya bıraktım. Dirseğimi masaya dayayarak elimi de yanağıma yaslayıp Lucas'a baktım. Kahve gözleri kafenin ışıklarla birlikte parlıyordu. İlaçları bırakalı birkaç gün oluyordu.
"İyilik senden?"
Güldü. "İyilik." Dediğinde ben de kısaca güldüm. "İş adamları ofislerine çekildiler. Para konuşacaklarmış."
Kaşlarımı havalandırıp "Ah... Business huh?" dediğimde gülüp kafasını salladı. Kafenin mutfak bölümünden girilen bir odaları vardı.
"Aslında ben bir şey söylemek istiyordum Renee. Daha önce hiç fırsatım olmadı."
Kaşlarım çatıldı. "Bir sorun mu var?"
"Ha yok öyle kötü bir şey değil. Bir sorun yok." diye hızla konuştuktan sonra ellerini masaya koyup birbirine kenetledi. Bakışları beni tekrar bulduğunda mahcup bir şekilde bakıyordu. "Ben sana hiç teşekkür edemedim. Kendi hayatını riske atıp beni tedavi etmek için bir sürü—"
"Lucas..."
"Lütfen." Diye durdurdu beni. "Eğer beni hastaneye götürseydin arkadaşlarımı asla hatırlayamazdım. Onlarla hiç rastlaşamazdım belki. Ben sana çok teşekkür ediyorum beni gerçek anlamda iyileştirdin."
Ben teşekkür ederim. Eğer unutmasaydın, ben de hatırlayamazdım içimde donmuş hislerimi. Onunla karşılaşamazdım.
"Söz konusu bile değil Lucas. İnan kendi hatamı düzeltebildiysem bu kendimi affedebileceğim anlamına gelir."
Kafasını ağır ağır sallayıp ellerini izledi. "Bir de artık dönmem gerek. Okulumu bitirememişim de ben." Dediğinde kıkırdayıp onayladım.
Onu özleyecektim. Çünkü onunla başlamıştı aslında her şey.
"Ne zaman gidiyorsun?"
"Salı günü akşam 8'de uçuyorum."
"Sana veda edebileceğime sevindim." Dedim burukça. Uzun zaman sonra birine özlem duyacaktım ve şimdiden başlamıştı. Bunu özlemiştim? Tuhaf bir şekilde bazı insansı özellikleri unuttuğumu fark ediyordum. İnsan acıya alıştığı için bir zaman sonra bunu hissedemezdi. Şimdi acı çekebileceğimi hissedebildiğim için seviniyordum. Bu ciddi anlamda acınacak bir olay olmalıydı. Çaresizlikten başka neydi ki?
"Okulu bitirince buraya yerleşeceğim ama. Bir sene sonra Eyfel'in oralarda birileri dairelerini terk ederse bana haber verirsiniz." Dediğinde yine güldüm.
Kafamı salladım hızla. "Senin için ayırırız." Diye söylendim.
"Sevinirim." Dedi o da.
Paolo yanımdaki boş sandalyeye oturduğunda Mark da deri ceketi elinde gelip karşıma, Lucas'ın yanına geçti. Ceketini sandalyeye astı ve gri kazağının kollarını sıyırıp dirseklerini masaya yasladı ve ellerini bileştirip çenesine destekledi. Gözleri bende ve Paolo'da gezindi.
"Eee neye içiyoruz bu gece?" Paolo masaya ufak çaplı vurup coşkusunu belli etmeye çalıştı.
"Lucas'ın gidişine." Dediğimde hepsi bana baktı. "Onu özleyeceğim. Hayatımda başka hasta kalmıyor ne de olsa. Doktor olabildiğim tek kişi sendin." Dedim hafifçe gülerek.
Lucas'ın kaşları havalandı. "Mark var ya. O da hasta işte. Onun doktoru ol." Diyerek kıkırdadı ve Mark'a dönerek ona bakarak gülmeye devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lolita
FanfictionGözlerini kapattı, açtı. Boğazındaki çıkıntılı adem elması kımıldadı. "Karşında bir bıçak duruyor ve sen kendini ona bastırıyorsun sonra da gelip beni suçluyorsun." Nefes aldı, ben soluksuz kalırken. © kayipdoktor | 2019