4.0

767 74 39
                                    

Leonard Cohen, Dance Me To The End Of Love.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


____

Orta sehpanın üzerindeki 0.2'lik siyah kalemi alıp kucağımdaki kağıda dönerek çizmeye devam ettim. Evdeki sessizlik işime gelmişti. Mark hala kafeden gelmemişti. Sabah giderken onunla birlikte gitmememin sebebi orada dikkatimin hep dağınık olmasındandı. Orası bana artık pekiyi şeyler çağrıştırmıyordu artık.

Sabah uyandıktan sonra Mark ile rutin kahvaltımızın ardından o gitmişti ben de duş alıp pijamalarımı giymiştim ve Noel havasına bürünen salonumuzun sıcak görüntüsüyle, çizimlerimizi alıp büyük koltuğa kurularak çizmeye başlamıştım. Saatlerdir yerimden sadece kahvemi tazelemeye ve mesanemin ağırlaşmasıyla kalmıştım. Bunun haricinde Lolita ayaklarıma sürtünüp onu okşamam için beni oyalamıştı ve sonra onu besleyip tüylerini tarayıp uyumasını izlemiştim. Kedilerin doğasındaki ağır ve uykulu hallerinin de bana ne kadara hitap ettiğini fark edebilmiştim Lolita ile birlikte.

En son, istenilen dövmenin ince ayrıntılarını yaparken kapı anahtarla açıldı ve anladığım üzere Mark geldi. Kafamı çevirip ona baktığımda ceketini çıkarmadan elinde anahtarla kapıyı kapatarak salonda giriş yapıp beni fark ettiği gibi durduğu yerde kalakaldı. Saçları dağılmıştı ve soluk soluğaydı.

"Hadi hazırlan. Gidiyoruz."

"Nereye gidiyoruz?" diye söylenirken kucağımdaki kağıtlara göz attı. Yaklaşıp hepsini alarak orta sehpaya bıraktı.

"Bir şeyler giyin. Randevu saatimiz gecikiyor. Sonra bizi postalarlar."

"Mark neyden bahsettiğini anlamıyorum."

Bıkkınca soludu. "Yemek yiyeceğiz. Randevumuz var. Gidip bir şeyler giyer misin yoksa ben mi giydireyim?" kaşlarını havalandırarak bana bakarken ben de aynısını yaptım şaşkınca ayağa kalkıp.

"Peki benim neden bundan haberim yok?"

"Şimdi var işte. Lütfen hadi yarım saat içinde gitmemiz gerek saat 8'de orada olmamız gerek." Dediğinde bir şey söylemek için ağzımı açmıştım ki Mark elleriyle kollarımdan tuttu ve arkamı döndürüp gitmem için arkamdan itti.

Ona söylenerek odama girerken bu emrivakinin nereden geldiğini düşünüyordum. Ama yine de giysi dolabımın kapaklarını açıp askılara göz attım. Serseri gibi giyinmemem gerektiğini bildiğimden askılıktan siyah düz bir elbise çıkarıp tüylü karamel rengi ceketimi de çıkarıp pijamalarımla değiştirdim. Dizlerimin üzerindeki elbisenin altına siyah opak çorap giydikten sonra uzun kollu olmasına bir yandan şükrederek ceketi de geçirdim. Saçlarımı ensemden topuz yaparken Mark içeriden seslenmişti ama bu ona daha da sinirlenmeme sebep olmaktan öteye geçememişti.

Rimel ve kırmızı ruj haricinde yüzüme başka bir müdahalede bulunmadım. Salona gittiğimde Mark mutfakta buzdolabını karıştırıyordu. "Yemek yemeye gitmek için aç olman gerekmiyor mu senin?"

LolitaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin