Halsey, Colors.
Everything was blue
His pills, his hands, his jeans
and now im covered in the colors
pulled apart at the seams*_____
Daha önce de olmuştu böyle. En son Mark Lee, Destini ile o koltukta oturduklarında böyle olmuştu. Boynuma felç inmeye ramak vardı. Ancak o zaman ikisine bakmak istemiyordum çünkü Mark o zamanlar bölgeme işgal eden düşmanım gibiydi.
Beni öpmeden önceydi.
Şimdi ise Destini o dövme koltuğunda işini yaparken burada oturmak zor geliyordu. Bu ona karşı suçlu hissettiğimden, üstelik bu suçun başı Mark Lee olduğundandı. Orta yaşlardaki adam dövme koltuğundan kalkarken bana teşekkür edip dışarı çıktı. Ben masamı toparlarken arkada bir hareketlilik olduğunu fark edebilmiştim. Destini de belki kalkıyordu çünkü mesai saati bitmişti. Mantıken aynı anda çıkacağımız için biraz beklemek için masayı toplamakta yavaşladım. En son çizim kağıtlarımı çantama tıkarken gidip gitmediğini kontrol etmek için dönüp bakacaktım ki telefonumdan yüksek tonda bildirim sesi kulaklarıma doldu.
Mark: Seni almaya geliyorum çıktın mı?
R: ne alaka lan sakın gelme
Mark: lan mı?
Mark: sakın gelme mi?
R: Destini burada sakın gelme
Mark: eee yani?
Telefonun ekranına bir süre gözlerimi kırpamadan bakakaldım. Ciddi miydi o?
Arkama baktığımda Destini'nin çantasını sırtına taktığına tanık oldum. Bir an önce çıkması için içimden dua ediyordum resmen. Kısa saçlarının arasından parmaklarını geçirirken gözleri bana takıldı. Hemen önüme dönecektim ki, kapıdakini gördüm. Üzerindeki kot ceketinin düğmeleri açıktı ve içinde lacivert bir kazak vardı. Siyah saçları nemli gibi dağınıktı. Kara gözleri bana sabitlendiğinde seri adımlarla içeri girip bana yaklaştı.
Gözlerimi ondan çekip Destini'ye döndüğümde Mark'a baktığını gördüm. Vücudumu tamamen kapıya çevirip dik durmaya çaba gösterdim. Mark bir adım kala duraksadığında hala Destini'nin gitmesini bekliyordum.
Mark kolunu bana uzattı bir an anlayamadım ama elini belime yerleştirince direk ona çekilmiştim. Boynuma eğildiğinde onun omzunun üzerinden Destini'nin donuk bakışlarını gördüm. Bu anı gördüğü gibi arkasını bize dönüp hızlı adımlarla odayı terk etmişti.
Elimle belindeki elini tutup çektiğimde kendini geri çekmişti. Ben de yüzündeki pis sırıtışa tanık olmuştum.
"Bilerek yaptın."
"Yalan söylemeyeceğim." Dedi omuz silkerek olağan bir şekilde.
Bıkkınca bir soluk verdiğimde gözlerimi irice açtım. "Onun gözünün önünde öptüğün yetmiyormuşsun gibi bir de sarılıyorsun. Mark cidden..."
"Hangisi daha ağır gelmiştir?" diye mırıldandı gözlerini kısarak. Ellerini kot ceketinin cebine soktu. "Sana hangisi daha ağır gelirdi?"
"Seninle hisler hakkında konuşmayacağım." Söylenirken ona arkamı dönüp çantamı alarak koluma taktım.
"İlacı yaptın mı?"
"Şunu ulu orta sorma." Ona dönüp birlikte ilerlemeye başladığımızda odadan ağır adımlarla çıktık. Koridoru aşıp binanın kapısından çıkarak merdivenlerden indik ve kaldırımda yürümeye başladık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lolita
FanfictionGözlerini kapattı, açtı. Boğazındaki çıkıntılı adem elması kımıldadı. "Karşında bir bıçak duruyor ve sen kendini ona bastırıyorsun sonra da gelip beni suçluyorsun." Nefes aldı, ben soluksuz kalırken. © kayipdoktor | 2019