Chase Atlantic, 23
___
Telefonu elimden alıp okuması ve tedirgince soluması birkaç saniyeyi aldı.
"İnanamıyorum." Diye mırıldandı. Sanki daha çok kendi kendine söylemiş de benim duymamın bir önemi yok gibiydi. Ancak bunu duyup oturduğum yere daha çok sinmiştim çünkü ne diyeceği hakkında hiçbir fikrim yoktu.
"Neler oldu Renee?"
Ona bakamadan sadece aramızdaki boşluğa baktım koltuktaki. "Paolo'nun evine gittiğimde Destini de oradaydı Jaehyun ile. Ne var ne yok anlatmış." Diye söylendim içime kaçan sesimle.
"Sen ne yaptın?"
"Ne yapabilirim?" kaşlarımı çatarak ona baktım. "Destini'nin üzerine yürüdüm ama onlar ayırdı sonra da dayanamadım çıkıp eve geldim."
Göz devirdi kısaca. "Harika. Çok düşündün mü bunu yaparken? Jaehyun da Destini nasıl anlattıysa öyle anladı." Kafasını kronik bir şekilde iki yana sallamaya başlayarak oturduğu yerden kalktı bir yandan da söylenerek. Ellerimi birbirine kenetleyip kafamı kaldırarak ona baktım.
"Lucas'ı götürecek. Hem de hiçbir şeyi hatırlayamadan. Bu onun için daha büyük bir travma."
Parmaklarını siyah saçlarının arasından geçirdi hırsla. "Yürü o zaman gidip konuşacağız."
Önden o giderken ben de yerimden kalkıp onu takip ettim. Anahtarı alıp kapıdan çıktığında ben de kapıyı çektim ve anahtarı avucuma bıraktı sonra. Apartmandan çıktığımızda yavaştan kararmaya başlayan havada adımlarımızı hızlandırıp sokağı arşınladık.
Muhtemelen gitmişti bile. Ne için uğraşacaktık ki? Destini kim bilir nasıl anlatmıştı.
Apartmanın kapısını açarken acele ettiğim için ellerim birbirine dolanmıştı ama sonunda açtığımızda asansörü sabırsızlıkla bekledik. Biri iniyor olmalıydı. Kalbim hızlanırken soluklarım sıklaştı.
Asansör zemin kata geldiğinde o her zamanki sesi çıkardı ve kapı iki yana açıldığında Lucas, Jaehyun ve Destini'yi gördüm.
Destini beni gördüğü gibi olduğu yerde kalakalırken Lucas asansörden ilk çıkan olmuştu.
"Renee, biz de sana geliyorduk."
Kaşlarım çatılırken Jaehyun'a baktım. Gözlerini kaçırıp Mark'ı fark ettiğinde onun da kaşları çatıldı ve nihayet asansörden çıktı. Arkasından da Destini. "Mark?"
"Cidden... Renee'ye bunu söylemiş olamazsın." Mark anlamadığım dilde konuşmaya başladığında Lucas'a bakıyordum. Jaehyun ve Mark'ı izliyordu. Kaşları çatılmıştı ki belki de bir şeyler anlıyordu?
"Birini öldürmüş. Öyle söyledi arkadaşı. Bu yüzden tıp fakültesinden ayrılmış. İlaçları o yapabiliyor ama ona güvenemem."
"Renee, beni iyileştiriyor. Siz onu suçlayamazsınız." Lucas'ın dediklerinin ardından ona bakakaldım. Hızla Mark'a döndüğümde dudakları aralanmış dediğini yutmuş halde olduğunu gördüm. Jaehyun da bir bana bir Lucas'a bakıyordu.
Lucas'ın ne dediği hakkında hiçbir fikrim yoktu ama adımı andığını seçebilmiştim.
"Renee bunlar seni suçluyor. Sen birini öldürmüşsün. Öyle diyorlar."
Ona dönüp kafamı iki yana salladım. "Yanlış anlamışlar Lucas—"
"Neden öyle diyorlar? Onlara anlatsana." Dedi küçük bir çocuk ısrarıyla. Lucas'ın arkasında bizi izleyen Destini'ye gitti önce gözlerim. Kısacık saçlarının bir tutamını kulağının arkasına atmıştı ve eğik bakışlarla bana bakıyordu.
"Pediatri servisindeki küçük stajımda küçük bir erkek çocuğu vardı onun birkaç muayenesini yapmam gerekiyordu. İnat ettiğinde onunla anlaşabilirim diye düşünüp eğer onu muayene etmeme izin verirse bahçeye çıkaracağımı söyledim. Kabul etti çünkü dışarıyı sadece pencereden görebiliyordu." Yutkunup Jaehyun'a döndüm. "Muayenenin ardından onu gizlice aşağı indirdim. Sadece birkaç dakikalığına diye sorun etmedim. Cahillik yaptım belki. Sonunda pişman olacağım bir şeydi. Zaten ertesi sabah o birkaç dakikalığın cezasını, yatağında ölü bulunmasıyla ödedim. Bu çok farklı bir şeydi anlayamadım ama bir tür enfeksiyon. İlerlemiş ve bir şeyler olmuş. Ama ben bunu isteyerek yapmadım. Sonra buna sebep olduğum için bıraktım tıpı. Kaybolmuştum. Başka birine çare bulmayacak kadar." Jaehyun'un bakışları Lucas'a ve ardından Destini'ye çevrildi.
Ben de Lucas'a baktım. Gözlerini kırpmadan bakıyordu bana dikkatle. "Lucas dışında. Onu iyileştirmek tek amacımdı."
Destini Jaehyun'un önünden geçip dışarı çıktığında hiçbir şey söyleyemedim. Kimse bir şey söylemedi. Bunun üzerine ben bile dilimi yutmuş gibi hissediyordum. Bir anda kendimi döküp saçmak ve her şeyle tekrar göz göze gelmek kaburgalarıma hapsolanın sancılanmaya başlamasına neden olmuştu.
"Destini, bunu bilerek yaptığınla ilgili konuşmuştu. En yakın arkadaşın o olduğu için ona inanmak zorunda kaldım. Üzgünüm." Dediğinde Jaehyun'a döndüm.
"Üzülme. İnsan arkadaşı için en iyisini istiyor ama herkes bu kurala uymuyor." Dedim buruk bir şekilde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lolita
FanfictionGözlerini kapattı, açtı. Boğazındaki çıkıntılı adem elması kımıldadı. "Karşında bir bıçak duruyor ve sen kendini ona bastırıyorsun sonra da gelip beni suçluyorsun." Nefes aldı, ben soluksuz kalırken. © kayipdoktor | 2019