8. episode:"brother"

716 92 63
                                    

06.01.2020
Charlotte Cardin, Wicked Game.

2020Charlotte Cardin, Wicked Game

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bir şeyden emindim.

Herkesin hayatına sızan bu kaybolmuşluk illetinin içinde, bir şeyden emindim.

Babamdaki o belgelerini çalıp Mina'ya verdikten sonra çok şey olmuştu. Ya da çok şey olmasının başlangıcı için bir şey olmuştu. Polislerin gelişini dünün şokuyla algılayamasam da, Mina belgelerle bir şeyler yapmıştı. Babamın eve sabaha karşı gelişinde bir terslik olduğu belliydi.

Akşam Mark ile aramızda tek bir konuşma bile geçmeden beni eve geri bıraktığında aklıma bir de o takılmıştı, hiçbir şey kalmamış gibi. Beni o sokakta nasıl bulduğu, kendisinin ne yaptığı ve beni neden bir deniz kenarına getirdiği hakkında hiçbir fikrim kalmamıştı eve geldiğimde. Akşam yemeğini annemle sessiz bir şekilde yedikten sonra odama geçmiştim ve yastığımın altındaki ayıcığı ellerimin arasına alarak kendi kendime düşünmeye başlamıştım. Bu halimin en kötü yanı, yorumlama yeteneğimin yetersiz oluşundan dolayı düşüncelerimin ve buna takiben teorilerimin çıkmaz sokakta tıkışı kalışıydı.

Hiçbir şey bilmiyordum. Hiçbir şey. Hiçbir şeyin, tamamen anlamını yaşıyordum ve bu da hiçbir şeyi aydınlığa çıkarabileceğimi düşündürtmüyordu.

Aklımdaki dağınıklığı toplamaya çalışırken bulduklarım şunlardı.

Mark, Mina ve Lucas değişim öğrencileriydi ve Taeyong diye de bir arkadaşları vardı. Mina'nın dairesi o ıssız sokaktaki apartmandaydı. Dairesinden alt kata inen bir kapı vardı. Benden babamın belgelerini istiyorlardı. Beni ilk gördüklerinden beri tanıyorlardı. Babam her ne yaptıysa bana onun yüzünden bulaşmışlardı. Tam anlamıyla olmasa da bir şekilde öyle gibiydi.

Babamın masasındaki o hasta dosyası onlardan birine aitti. O çocuğa her ne olmuşsa, babam da bu yüzden merceklerindeydi.

Gece hafif bir uyku çekerken, kapının zil sesiyle ve koridordaki ayak sesleriyle uykun açılmıştı ve yattığım yerde sesleri dinlemeye başlamıştım. Annem kapıyı açtıktan sonra babamın mırıltılarını duymuştum. Dağınık bir havayla annemle konuşarak koridorda uzaklaştıklarında saat sabaha karşı 5'i gösteriyordu. Böylece bir daha uyuyamamak üzere uyanmıştım.

Yatakta oturup kendime gelmeye çalışmamın ardından yere düşmüş olan ayıcığı yastığım altına tıkıştırıp yatağımı düzenli bir şekilde topladıktan sonra lavaboya girip elimi yüzümü yıkamıştım. Küçük lavabonun ellerimi bastırıp yüzümü aynaya çevirdiğimde kısık bakışlarımla karşılaştım.

Kaç, kurtul buradan.

En son ne zaman durup kendime baktığımı ciddi anlamda hatırlamıyordum. İnsan biraz da kendi gözleriyle yüzleşince sakladıklarını görüyordu. Bir başkasının bunu fark etmemesi nasıl da acı geliyordu. İnsanların, git gide senin çöktüğünü görmemeleri; gülmeye çalışırken donuklaşan gözlerini fark etmemeleri ne kadar acıydı.

La Vie En Rose Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin