7. episode:"inhale"

693 103 49
                                    

05.01.2020
Cecilia Krull, My life is going on.

Oy vermeyi, okurken yorum yapmayı unutmayın olur mu? Sanırım bayağı ihtiyacım var:/
----

"O ses neydi?"

Babamın hızla çatılan biçimli kaşlarıyla oturduğum yere çivilendiğimi hissettim. Çok uzaktanmış ancak neredeyse yan odadaymış gibi gelen o patlama sesiyle hepimiz birbirimize bakmaya başladık. Annem elindeki telefonu masaya bıraktıktan sonra hayretle ayağa kalkarak sesin tekrar gelip gelmeyeceğini dinlemeye başladı.

Gelmemeliydi. Gelemezdi de zaten artık.

Omurgamdan tırmanan o ürpertiyi hissediyordum. Korkuyor muydum? Sadece şoka girecektim belki.

"Kendini vurdu." Dedim kuru bir sesle. "Karşı apartmanda biri kendini vurdu."

Babamın beni anlamadığını aslında gayet net bir şekilde duyduğunu ancak algılayamadığını, yüz ifadesinden anladım. Kaşları olduğu gibi çatılmıştı, gözleri kısık ve dudakları birbirine bastırılmıştı. Eğer başka zaman da böyle olsaydı bunu yadırgamazdım. Benim karşımdayken hep böyleydi, bir şeyi anlamamış gibiydi.

"Renee, kızım nereden biliyorsun? Nereden çıktı şimdi bu?" Annem tedirgince konuşurken beni uzaktan endişeyle izliyordu.

Ona baktım titreyen bakışlarımla. "Bana öleceğini söyledi. İntihar etti. Kendini-"

"Hangi daire?" Babam çoktan ayağa kalkmıştı ve büyük bir soğukkanlılık ve seri adımlarla mutfağı terk ediyordu. Buna karşılık bacaklarım hareketlendi ve oturduğum yerden kalkarak bir nefeste onun peşinden ilerledim. Bu sırada annem de beni takip ediyordu.

"Aynı dairelere tekabül ediyoruz." Dedim acele bir şekilde.

Babam odasına girdiğinde kapıda donakalmıştı adımlarım. İçeri girmeme normal zamanlarda müsaade etmezdi, ben de fark etmeden de olsa duraksamıştım. Ama o masasına ilerleyip en alttaki çekmeceyi açtı ve dizlerinin üzerinde çekmeceyle oyalanmaya başladı. İstemsizce bir adım attığımda çekmecenin içine bir kasa yerleştirilmiş olduğuna tanık oldum. Bunu daha önce görmediğime yemin edebilirdim. Orada ne saklayabilirdi ki?

Şifreyi tuşladıktan sonra kolu çevirdiği gibi siyah bir şey çıktı, bir çanta. Orta boyutlardaki el çantasını tuttuğu gibi kasayı kapatmadan buraya doğru ilerlemeye başladığında önünden çekilip ona geçmesi için olanak sağladım ve ben de peşinden gittim. Portmantodan ceketini bile giymeden ayakkabılarını yarım yamalak ayağına geçirip kapıyı açarak evi terk etti.

Kapı kapanmadan da ben ayakkabılarımı giyerek hızlanmıştım. Annem anahtar şıkırtısıyla arkamızdan gelirken merdivenleri indik ve apartmandan çıkıp hızlıca karşı apartmana ilerledik. Babam bütün dairelerin zillerine bastığında kapının açılması bir dakikayı sürmemişti. Olasılıklar burada işe yarayabiliyordu. İçeri koşar adım girip üst kata çıkarak dairenin önüne geldiğimiz an babam çantayı elime tutuşturdu. Kapının koluna sarılıp omzunu kapıya birkaç kez geçirdi.

Çelik kapıyı açabilmenin bu kadar kolay olmadığını biliyordu elbette ancak acelesi şaka yapmadığım içindi, bana güvendiği için?

Gerileyip kapının koluna arka arkaya tekme geçirdi. Kapı kolu birkaç dakika sonra düştüğünde kapıya tekrar omuz attı ve kapı aralandı.

Babam koridora koşarak ilerledi. Ben, elimde siyah çantayla korkudan ve stresten nefes nefese içeri girerken onun girdiği odaya ilerledim.

Burası banyoydu. Bembeyaz fayanslar... Kana bulanmıştı.

La Vie En Rose Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin