25. episode:"you're just wondering to me. but you love her."

599 86 54
                                    

02.02.20
Taeyeon, Fine.

"Ciddi misin sen?"

"Evet. Tam olarak anlattığım gibi. Hem de bütün sınıfın ortasında yaptı bunu. Neyse ki ergenlik yılları değildi. Bütün sınıf arkadaşlarımız bezelye gibi olan vücudunu görmüştü." Dedi Xiao gülüşünü tutmaya çalışarak.

Yangyang hakkında anlatılanlardan hem çekinerek hem de büyük bir neşeyle gülerek tepki veriyordu. Benimse gülmekten yanaklarım ağrımıştı artık. Bütün yemek boyunca tuhaflıklarını sıralamışlardı. Yangyang'tan söz açılmasının sebebi de kendisiydi. Yemek yemek için sustuğumuz an ortaya bir laf atıyordu ve konu dallanıp budaklanarak büyüyordu, en sonunda da gülüşerek iştahımız kapanmış bir şekilde birbirimize bakıyorduk.

Karşımda sırasıyla Yangyang, Lucas ve Xiao oturuyordu. Yanımda ise Mina ve onun yanında da Mark vardı. Dışarıda yaklaşık bir saat dolaştıktan sonra bir şeyler yemek için restorana girip en büyük masaya geçerek sipariş ettiğimiz şeyleri yemeye çalışıyorduk ama bu pek mümkün olmamıştı. Çünkü Yangyang ve Xiao fazla konuşkanlardı. En azından bizim aksimize öylelerdi ve burada olduklarından dolayı heyecanlı görünüyorlardı.

Yangyang'ın sırıtan yüzüne baktım. Gözlüklerini tabağının yanına bıraktığı için koyu kahve gözleri restorandaki ışıklandırmayla parlak görünüyorlardı. "Peki ondan sonra bir daha iddiaya girmedin sanırım." dedim hızla.

Kafasını eğdi bana bakarak. Dirseklerini masaya dayamıştı ve konuşurken ellerini hareket ettiriyordu. "Ondan sonraki her dönem her maç için ayrı ayrı iddiaya girdik ve hepsini de kaybettim." Dedi düşünceli bir bakışla, ardından mahzun bir şekilde dudaklarını birbirine bastırıp gülümsedi.

"Nasıl yani?" dedim şaşkınca.

"Ne yapsın..." diye mırıldandı Xiao, "Çocuk soyunmayı seviyor." Diye tamamladı onu Lucas kıkırdayarak.

Kafamı iki yana sallayarak ben de gülüşümü tutamadım ve kafamı eğip güldüm buna. Yangyang gerçekten tuhaf bir kişilikti. Daha önce onun gibi birini tanımamıştım. Kibar birisiydi o ve kime nasıl davranacağını biliyordu. Mark gibi yabani değildi yani.

Gerçi Mark da bir tek bana yabaniydi.

Ama Yangyang çok gülüyordu. Bu ne kadar dışarıdan bakıldığında imrenilecek bir şey olsa da, bir yerde çok gülenlerin kalplerinin hali hakkında bir şeyler okuduğumu hatırlıyordum. Ve onun hikayesini de aslında merak ediyordum.

"Ne yani? İddiaya girmeyi seviyorum ve bir sonrakinde kazanacağıma inanıp tekrar iddiaya giriyorum." Diye yakındı çocuklara bakarak.

Xiao, geriye yaslanıp alayla güldü. "Yani kumar kafası."

"Yok Yangyang sadece yumuşattı anlamını." Diye mırıldandı Lucas, Yangyang da gözlerini kısıp dudaklarını birbirine bastırarak ona yapmacık bir şekilde güldü bilerek.

"Şu an Fransa'da, Paris'te ve güzel bir restoranda olmasak..." bakışları daldı ve gözleri irice açıldı bir anda. "Şu an resmi olarak Paris'teyiz."

"Yeni farkına vardı." Dedi Mina kıkırdayarak.

Yangyang bana baktı ve gözlerini kıstı. "Biz seni bekliyorduk Jaehyun alacak ve gelecek diye, biz geldik seni görmeye. Gerçekten seni çok merak ediyorduk Renee." Dedi usulca mırıldanarak. Bu benim de durgunlaşmama neden olmuştu.

"Evet." Dedi Xiao da samimi bir şekilde. "Jaehyun uzun zamandır senin için uğraşıyordu. Biz çoğu şeyi biliyorduk haliyle."

Kafamı salladım yavaşça. "İyi ki geldiniz."

La Vie En Rose Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin