Kapıyı açıp geçmem için yol verdiğinde gülümseyerek içeriye girdim, karanlık evde yürümeye başladığımda "Kimse yok galiba..." diyerek ona döndüm.
Döner dönmez dudakları dudaklarıma kapandı, elleri belimdeki yerini bulduğunda beklemeden arkamdaki duv...
Eve geldiğimden beri otelden ayrıldığım anı düşünüyordum, her şey normaldi ama o kalp çarpıntısı... O neydi öyle? Neden olmuştu? Eli elimle buluştuğu zaman kendi ritmini kaybetmiş ve hızla çarpmaya başlamıştı.
Hala banyodan sonra sarıldığım havluyla oturuyordum, aynamın önüne geçerek saçlarımı taramaya başladım. Telefonunun ekranını açarak saate baktığımda 19.00 olduğunu gördüm, artık hazırlansam iyi olacaktı. Bir saat sonra akşam yemeğine geleceklerdi.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Saçlarımı hızlıca kuruttuktan sonra dolabımın önüne geçtim ve elbiselerime göz gezdirmeye başladım. Elim lacivert elbisemin üzerinde durduğunda askıdan alarak giydim. Dizlerimin bir karış üzerinde biten, kayık yaka ve dar bir elbiseydi. Kolları dirseğimden bollaşarak ispanyol geliyordu, iki kolumdan ve eteğimin uç kısmından üç beyaz şerit geçiyordu.
Beyaz spor ayakkabılarımı giyerek hazırlandığımda üzeri makyaj malzemelerimle dolu masamın önüne geçtim. İzmir sıcağının bir farklı olduğunu düşünürsek şu an makyaj yapmak istediğim söylenemezdi, bu yüzden bileğime siyah tokamı takarak hızlıca aşağıya indim. Babam ve annem hazırlanmış bir şekilde salonda oturmuş beni bekliyorlardı. Adımlarımı duyunca ikisinin de bakışları bana döndü. "Hazır mısın güzel kızım?" Babamın sorusuna kafamı salladığımda hiç beklemeden direkt yan eve geçtik.
Yonca, Nermin Teyze, annem ve ben dört elden bahçedeki masayı kısa bir sürede donatmıştık. Yonca'nın telefonu çaldığında bahçeden koşa koşa site girişine doğru koşmaya başladı. Bu haline gülerken kendimi onun yerine koydum. Sahi ben hiç aşık olmamıştım. O her zaman heyecanlı olandı, ben ise her zaman ağırbaşlı olandım. O özel hayatını ön planda tutarken, ben kariyerime odaklanmıştım. Hayatımda her zaman bir eksiklik hissetmiştim, belki de o buydu. Aşktı. Eksikliğini dahi anlayamayacak kadar tanımıyordum onu. Hiç hissetmediğim bir duyguydu. Ben sadece sevmeyi biliyordum. Annemi, babamı... Hayatımda başka kimse olmamıştı.
Birden yükselen seslerle birlikte düşüncelerimden sıyrılarak misafirlere döndüm ve gülümsedim, "Hoş geldiniz." Barış'ın annesiyle babasının elini öptükten sonra Emir'in annesiyle babasının elini de öptüm, diğerlerine uzaktan selam verdiğimde hep birlikte yemek masasına geçtik. İlk defa yemek masamız bu kadar kalabalıktı.
Büyüklerin susmadığı bir yemek olmuştu, onlar konuşurken biz daha çok sessiz kalmıştık. Yemek esnasında Barış'a birkaç kez kayan gözlerim her defasında onun gözleriyle buluşmuştu. Yonca ile masayı toplamaya başladığımızda diğerleri bahçeye geçip sohbete koyulmuşlardı.