12. Bölüm

20K 653 160
                                    

Yeni kapakla birlikte yeni bölüm geldi 😄😄
Ya geçen kapağımızda bir anlaşmazlık oldu, topluca sevemedik 😄😄 ama bu iyi oldu, tam oldu, çokta güzel oldu. Siz nasıl buldunuz bakalım, yorumlarınızı bekliyorum canlarım 😚😚
Veee aradan çekiliyorum.

İyi okumalar ballarım 🍯♥️

^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^

Yirmi üç senedir kalp denilen bu organ bedenimde kalp pompalamaktan başka bir işe yaramamıştı. Tamam, hadi yaramıştır da kerata sağ olsun bir kez olsun biri için hızlı dahi çarpmadı. Böyle ruhsuz, cansız, hissiz attı durdu garibim. Yani belki de suç beynimindir, bilemem tabii. Ki oda var mı, çok büyük bir muamma ama olsun!

Ana odaklan Berre! Başka bir şey düşünme Berre! Düşünerek kaçamazsın Berre!
He birde, nefes almayı unutma Berre!

"Berre..." diye fısıldadığında kalbim bir kez daha yirmi üç senenin acısını çıkarmak ister gibi sertçe çarptı, "Bir şey demene ihtiyacım var."
"Yani cennet dediğine sonradan pişman olur musun, bilmem ama..." diyerek gülümsedim. "Kabul ederim."
"Sen..." Yüzü gülmeye başladığında şaşırarak geri çekildi ve aramıza mesafe koydu, "Ne dedin, tamam mı dedin sen?"
Küçük tebessüm yüzümde kocaman bir gülümsemeye döndüğünde kafamı olumlu anlamda salladım. "Hıhım, tamam dedim."

Önüne dönerek kısa bir süre durumu anlamaya çalıştığında onun bu haline gülmeden edemedim, bu kadar mı umutsuzdu bizden diye bir yanımda burkulmadı değil tabii.

Aniden bana dönerek belime kolunu sararak kafasını boynuma gömdü ve derin bir nefes çekti, "Benim yüzümden başına gelenlerden sonra kabul etmezsin sanmıştım. Beni istemezsin sanmıştım."
Boş olan elimi saçlarının arasına daldırarak burnumu sakallarının üzerine dayadım. "Hiçbir zaman seni suçlamadım, olanlar senin suçun değildi."

Geri çekildiğinde kırmızıdan beyaza dönen elbiseme indi bakışları, belime sarılıp beni kendine hızlı çektiği anda elimdeki ayran elbiseye dökülmüştü.

Elbiseye bakarak gülmeye başladım, "Çekeceği varmış zavallımın." Gülen bakışlarım elbiseden ona çıktığında hayranlık dolu bakışlarıyla karşılaştım, alt dudağımı dişlerimin arasına alarak "Bakma şöyle..." diye mırıldandım.
Hiçbir şey demeden bakmaya devam ettiğinde itiraz kaynayan sesimle "Ya Barış ben kime söyl..." dediğimde cümlemi bitirmeme izin vermeden dudaklarımın üzerine kapandı.

Dili vakit kaybetmeden dudaklarımın arasından içeriye süzüldüğünde donup kalan ilk halim yavaş yavaş çözülmeye başlamıştı. Üst dudağımı yakalayan dudakları bırakmak istemiyorcasına hem naif hem aceleci öpüyordu. Bir elini yanağımdan boynuma doğru indirdiğinde kafasını hafifçe sola yatırarak daha hırslı öpmeye başladı.

Dudaklarının ilk temasından bu yana kapalı olan gözlerimin önünde sanki yıldızlar uçuşuyordu. Üst dudağımı ısırarak sertçe çektiğinde dudaklarımdan firar eden o acı inlemeye engel olamamıştım, geri çekileceği sırada gömleğinin yakasını kavrayarak gitmesini engelledim ve tıpkı az önce onun yaptığı gibi alt dudağını ısırarak çektim.

Dudaklarımız birbirinden ayrıldığında ikimizde nefes nefese kalmıştık. Ağırlaşan göz kapaklarımı zorlayarak açtım ve kahvelerimi kahvelerine diktim. Gözlerinde farklı bir duygu vardı ve bu farklı bakışı sevmiştim.

Sertçe yutkunarak "Artık benden kaçamayacağını anladın, değil mi?" diye fısıldadı.
Kafamı sallayarak utangaçlığımı bir kenara bırakıp konuştum, "Ama sen kaçmak istemediğimi hala anlamamışsın."
Dudaklarına kalbimi yerinden sökecek bir tebessüm yerleştirdi, "Belki biraz daha anlatmanı istiyorumdur."
"Öyle mi?" diye sorduğumda gülerek kafasını belli belirsiz salladı.

DuvarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin