17. Bölüm

11.9K 455 200
                                        

Selamlar olsun efendim, bizler geldiikkk 😚😚
Baya geç geldiğimizin farkındayım ama inanın vaktim olmadığından, biliyorsunuz ki sizi bekletmek asla yaptığım bir şey değildir.

Sizleri ve İzmir'li ile Yunan Heykeli'mizi çok çok çok özlemişim. Onlarla yazarken hasret giderdik, sizinle de yorumlarda hasret gidermek dileğiyleeee.

Sizi çok seviyorum ballarım 🍯 🍯

İyi okumalar ♥️♥️

^^^^^^^^^^^^^^^^

Yüzüme vuran Güneş ışıklarıyla gözlerim yavaş yavaş aralanmaya başladı. Ne diye açılıyorsa bu gözler?
Azıcık daha uyusaydık ya!
Bana sordun mu, ben uyanmak istiyor muyum bakayım?
Hain gözler...

Kedi gibi mırıldandıktan sonra kokusunu ciğerlerime doldurduğum adama doğru döndüm ve sıkıca sarıldım, dün gece eve dönmek yerine onunla kalmıştım. Kolumu karnının üzerine sardığımda kafam göğsünde yerini aldı.

Kollarını bana sıkıca doladıktan sonra burnunu saçlarımın arasına sokarak derin bir nefes aldı, "Bu şekilde uyanmayı sevdim..."
Hala kapalı olan gözlerime rağmen gülümseyerek daha da sokuldum Barış'a, "Bende sevmiş olabilirim."

Göğsünden kalkmadan gözlerimi açıp yüzüne diktim ve aşağıdan daha da uzun gözüken kirpiklerine daldım, "Günaydın..."
Kahvenin en güzel tonuna sahip gözlerini araladığında gözlerime odaklandı, "Günaydın..."

Hey güzel Allah'ım... sen neler yaratıyorsun!
Bir insan uyandığında bile böyle yakışıklı olabilir mi?
Biz uyuyoruz koala gibi, adam uyuyor jön gibi...

Ah, ah!
Benim işim çok zor arkadaş!
Adam uyurken yakışıklı, yürürken yakışıklı, konuşurken yakışıklı...

Yani sanatkar burada diyor ki;
Barış = Yakışıklılık, karizma, endam...
Ucu bucağı yok!

"Hiç istemiyorum ama..." dediğinde içimdeki Berre'yi susturup ona odaklandım, "Sanırım gitmek zorundayız."
Kolunu havaya kaldırarak saati gösterdiğinde öğlen olduğunu fark ettim.
Yanından fırlayarak kalktığımda "Eyvah!" diye çığırdım.
Benim aksime sakince kalkarak oturdu ve kafasını arkaya yasladı, "Yine ne oldu?"
"Uyuyakalmışııızzzzz!"

Evet, opera sanatçısı Berre Aksoy!
E, alırım bir alkış!

Barış doğrulamak istercesine "Dün gece için izin aldın ya güzelim?" dedi.

Geçmişe bir yolculuk yaptım ve...
Şaka, şaka... Yolculuk falan yok. Adam haklıydı, gece annemi arayıp gelemeyeceğimi söylemiştim. Ne gariptir ki annemde sorgulamadan kabul etmişti. Bu aralar anneme bir şeyler mi oluyordu ne?
Kadın adeta bir melek!

Barış'a gülümseyerek döndüm. "Haklısın, ben onu unutmuşum."
Koltuktan kalkarak karşıma dikildi ve elini belime dolayarak beni kendine çektiğinde alnını alnıma yasladı. Bu durumu sevmeye başlıyordum. Her ne durumda olursak olalım, kalbim o anki durumun etkisinden çıkıyor ve Barış'ın etkisi altına giriyordu.

"İyi misin?" dediğinde gözlerinin içine bakarak belki de senelerdir süregelen hayatımın en içten gülümsemesini sundum.
"Hiç bu kadar iyi olmamıştım herhalde..." diye fısıldadığımda yüzünü hain bir ifade sardı.
Bir yandan gülümserken bir yandan da bu ifadenin hesabına sorarcasına çatıldı kaşlarım.
"Üzerinde böyle bir etki bıraktığıma sevindim," diyerek açıklama yaptığında gözlerim yuvalarından çıkmak ister gibi açıldı.

Ay, ben dün geceyi unutmuştum!
Yani, aslında unutmamıştım. Öyle bir gece unutulur mu hiç?
Öyle bir gece mi, unutulur mu mu?
Ben gün geçtikçe ana dilimi konuşmayı daha da unutuyordum galiba, ne saçma cümleler bunlar!

DuvarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin