14. Bölüm

15.6K 513 92
                                        

Eveeetttt, yeni bölüm geldi!
Eee biraz geç gelmiş olabilir, bende farkındayım ama kızmayın bana olur muuuu 😍😍
Şu aralar çok yoğun olduğum için sık yazamıyorum.
Ve sizi çoookkk seviyorum ♥️♥️

Birdeeeee fantastik bir kitap yazmaya başladım, profilime girip 'Kehnete Doğru' ya bakmanızı çok isterim. İlk kez bu türde bir kitap yazıyorum, sizin düşünceleriniz benim için çok önemli 😚😚

İyi okumalar ballarımmmm 🍯 🍯

^^^^^^^^^^^^^^^^^^

Seni seviyoruuuuummmm, al şu gönlümü isterseeennn, al senin olsuuunnnnn!
Az önce aşk itirafı yapan bir insan neden içinden bu şarkıyı söyler?

E ama Berre Aksoy olmak öyle kolay değil tabii!
Berre Aksoy olmanın üç altın kuralı;
Bir, mal olmak...
İki, mal olmak...
Üç, mal olmak...

Şaka, şaka... Ya da değil bilmiyorum!
Ay, ben hiç iyi değilim!
Az önce adama, seni seviyorum, dedim!

Hayır, bir gaza gelip diyorsun ama sonrasını hiç düşünmüyorsun Berre. Böyle olmaz, artık kazık kadar oldun. İlerisini de düşün canım!

Ay, içime annem kaçmış. Annem gibi oldum.
Barış'ta bir şey demeden o güzelim kirpikleri ve gözleriyle bana bakıyor, çokta güzel bakıyor zaten.
İçimiz dışımız eridi Barış Bey, diye bağırmamak için kendimi tutabilecek kadar kafam yerinde en azından.

Tabii bu ilerleyen vakitlerde de yerinde olacağı anlamına gelmez, her an her şey olabilir.
Sabaha kadar susardık biz böyle, bir şey demen lazım Berre!

Bir şey yap kızım!
Ne yapacağım ki?

Adama söyledik bir kere, maçı buradan geride çeviremeyiz ki. Hoş, çevirmek isteyen de yok ya!
Ve kafada bir ampul yanar, açıklama...
Kesinlikle bu konu dışında kalan her şeyin açıklamasını yapmalıyım.

"Aras bir şey konuşmak için çağırdı beni, orada gördüğün kız... İclal ile ilgili... Bende yorgun ve uykusuzum, biliyorsun." Bir mola vererek öksürdükten sonra devam ettim. "Kızı çağırmak için yukarıya çıkmıştı ama aşağıya inmeleri baya uzun sürdü, bende o süre dinleneyim derken uyuyakalmışım."

Gayet iyi gidiyordum bence, gidiyordum gitmesine de... Adamda tık yok arkadaş!
Ne bir mimik ne bir konuşmak için hamle... Hayır, dudaklarını bir aralasa hemen susardım da!

Konuşmayacağını anladığımda devam ettim. "Sen aramışsın, bende uyku sersemliğinin verdiği şeyle Aras'ın elini telefon sanınca... sende öyle görünce... sonra ortalık karışınca..."
Barış ellerini belime sarıp beni kendine çektiğinde cümlem yarıda kesildi. "Konuşma Berre, çok saçmalıyorsun."
"Anlaştık!" diye çığırdıktan sonra gülümsedim ve derin bir nefes aldım. Konuşmak gibi bir isteğim yoktu, susmak gayet işime geliyordu.

Yüzüme doğru yaklaştığında burnu burnuma temas ettiğinde durdu, "Uyuyalım mı?"
Kocaman olan gözlerimle "Nasıl?" dedim.
"Yorgunsun, uykusuzsun... Uyuyalım."
Ellerimi kaslı kollarının üstüne koydum, "Sen nerede kalacaksın?" Yarım ağız güldüğünde benimde yüzümde bir tebessüm oluştu. "Ne? Neden gülüyorsun?"
Bu sefer daha çok yaklaşarak dudaklarıma doğru konuştu, "Bu gece seni bırakmaya niyetim yok İzmir'li." Anlamadığımı belli eden yüz ifademle ona baktığımda elimi tutarak yürümeye başladı, "Gel benimle!"
"Nereye?"

Hiçbir şey demeden kumsala doğru yürümeye başladığında sesimi çıkarmadan ona eşlik ettim.

Birkaç dakika sonra kumsala indiğimizde önce ona sonra kendime bakıp güldüm.
Sesimi duyunca gözleri beni buldu, "Ne oldu?"
Gözlerimle onu işaret ettim, "Yazın bu sıcağında bile takım elbise giyebilecek kadar disiplinli bir adamla..." Kendi üstümdeki pijamaları işaret ederek devam ettim, "Her yere pijamayla gidebilecek kadar üşengeç bir kız..." Kumsala dökülen insanları incelemeye başladım. "Hiçbirinde takım elbise ya da ayakkabı yok ama sen... Gömlek, ceket, ayakkabı... Çok disiplinli, çok düzenlisin." Aklıma gelen soruyla birlikte gülmeyi bir kenara bırakıp tüm ciddiyetimle Barış'a döndüm. "Bu kadar disiplinli olurken canın hiç sıkılmıyor mu?"
"Ben böyleyim..."
"Biliyorum," diyerek araya daldım. "Böyle olduğunu biliyorum ve ben seni böyle..." Cümlemin devamını anladığında gözleri parladı.

DuvarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin