1 sene sonra
Ayaklarımı yataktan dışarı sarkıtmış yatağın soğuk kısmını bulmaya çalışıyordum. Mersin'in sıcağı gerçekten sıcaktı.
Durduğumuz yerden terliyordum. Ece'nin başımda dikildiğini farkındaydım ama umursamama konusunda oldukça ısrarcı davranıyordum. Dün gece bitirmek için uğraştığım dizim sabah uyumama müsade etmişti ve ben ölüyordum.
"Karşıya birileri taşınıyor diyorum."bu sıcakta daha fazla uyuyamayacağımı fark edip gözümü açtım. Soğuk yer aramayı da bırakmıştım artık,yatakta doğrularak gözlerimi Ece'nin mavi gözlerine diktim.
"İnsanlar taşınır Ece."bunu yaşamak için yemek yemelisin gibi söylemiştim. Gözlerini devirip kolumdan sürükledi. "Belki tanıdık biri taşınıyor." Kesinlikle yeni uyandığımda tahammülsüz oluyordum. Baygınca ona bakıp yüzüme şu çarptım. ''Mersin'deyiz Ece kimseyi tanımıyoruz."
Aklıma gelen isimlerle bir süre durup devam ettim. "Hayır tanımıyoruz."koşarak perdeyi aralayıp beni de önüne çekti. Oradan,oraya koşturan Çağan ve Anıl'ı görünce gözlerime hızla gelen yaşları geri iterek ona döndüm.
"Nereden çıktı bunlar?" Ece anlayışla gülümseyip beni koltuğa çekti. "Onları özlediğini biliyorum."bunu ben de biliyordum. Adım kadar emindim hatta. Sadece aralarında Ege'yi görmekten deli gibi korkuyordum.
Onu görünce bitiremediğim hislerim ortaya çıkacak diye ödüm patlıyordu. "Barış yanlarına yardıma gitti. Hepimiz biliyorduk ama sana sürpriz olsun istedik. Çağan'ı da mı görmeyeceksin?"
Oturduğumuz yerden kalkıp odama doğru ilerledim. Ege'nin olmayacağına emin olduğum bir yerde tabi ki görecektim ama o an,bu an değildi ne yazık ki.
"Ege yarın gelecekmiş. Şimdi dilediğin kadar zaman geçirebilirsin." adımlarım durduğunda dönüp kapıya yöneldim. Peşine takıldığında bahçe kapısından içeri giriyorduk. İlk önce Çağan'la göz göze geldiğimizde kocaman gülümseyerek üstüme koşmaya başladı. "En sevdiğim gelmiş."
Biz sıkı sıkı sarılırken Ece yalancı bir öksürükle aramıza girmişti. "Biraz alındım." Çağan gülümseyip kollarını Ece'ye sardığında bu bir yıl içinde değişmeyen tek şeyin Çağan'ın samimiyeti ve Ece'ye karşı değişmeyen bakışları idi.
Anıl'da aramıza katıldığında onunla da sıkı sıkı sarılmıştık. Ege neden bugün gelmedi diye sormak o kadar istiyordum ki resmen kendimle savaş veriyordum.
Onlara bir süre yardım edip akşam buluşmak üzere ayrılmıştık yanlarından. Yengemin önündeki dağ gibi fasulye yığınını görüp Ece ile koşarak yanına oturduk.
"AFAD falan gerekiyor mu Melek teyze, kaybolmuş gibisin." yengem gülerek Ece'nin sırtına hafifçe vurdu. "Deli kız!"
Düşünceli bir şekilde fasulye ayıklarken yengem fasulyeyi elimden nazikçe aldı. "Canlı değil ama şansını çok zorlamasan mı sen? Sıka, sıka canını çıkardın."elimde ezilmiş fasulyeye dönüp gülümseyerek masaya bıraktım.
"Pardon ya."yengem bu bir senede duygularıma ortak olmuş uzun uzun eşlik etmişti Ege'li gecelerime.
"Gördün mü seninkini?" başımı hayır anlamında salladığımda destek verircesine kolumu sıktı. "Ege'yi çok severim Dolunay biliyorsun. Barış'ın çocukluk arkadaşı o."bildiğimi belli edercesine başımı salladım. "Ama seni daha çok severim. O yüzden doğru kararı ver güzelim benim."
Şanslıydım aslında hiç bilmediğim bir şehirde böyle bir yengeye sahip olduğum için şanslıydım. Oldukça azalmış fasulye yığınına bakıp önümüzden leğenleri çekti. "Hadi akşam oldu zaten siz gidin çocukların yanına."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dinle Beni Bi'
ChickLitTut elimi buradan gidelim olmaz demeden dinle beni bi' sırasının üzerine koyduğum kağıda tebessümle baktım. Resmen en güzel şekilde ifade ediyorduk kendimizi, şarkılarla.