BÖLÜM-41

1.8K 131 11
                                    

Kaydımı yaptırdığım yeni üniversitemden çıkarken maalesef Ece başka bir üniversitedeydi çünkü onun fakültesi burada yoktu ama yine de şehrin çok da ucunda değildi. Yarım saat falan mesafe vardı.

Telefonum çaldığında çantamdan çıkarıp montumu giyinirken açtım. "Efendim."

"Çok sıkıldım."gözlerimi devirip şu çocuğun bir an önce eğlence bulmasını diledim. Sıkıldıkça bana sarıyordu stajyerlik işi Mersin'de kaldığı için şimdi boş zamanı oluyordu. "Arkadaşların nerede senin ya?"

"Barış işte Çağan'dan da hayır yok Ece'nin peşinde geziyor." gülüp sonunda hazırlandığımda çantamı da alıp fakülteden çıktım. "Neyse akşam yemeğe gidelim mi?"

"Gidelim tabi. İyice askerlik arkadaşına döndük." gülüp devam etti. "Eyvallah Mahmut abi!" şaşkınlıkla yerimde durduğumda o gülüyordu. "Ege!"

"Ben de seni seviyorum aşkım!" telefonu yüzüme kapattığında hem Mahmut abi demiş hem aşkım demiş hem de telefonu yüzüme kapatmış oldu. Öfkeyle telefonu çantama atarken bana dikkatle bakan bir çocuk ilgimi çekti. Tam anlamıyla gözünü dikmiş kaşlarını çatmış bana bakıyordu. Ona baktığımı görüp yanıma adımlamaya başlayınca durup gelmesini bekledim.

"Merhaba. Acaba tanışıyor muyuz?" çocuğa kısaca bakıp başımı sağa sola salladım. "Hayır."

"Ama bana çok tanıdık geldiniz. Ben kime benzettiğimi hatırlamazsam gün boyu bunu düşünürüm. Acaba bir kafede otursak da ben kim olduğunuzu düşünsem." tebessüm ettiğinde ne yapmak istediğini anlayarak güldüm. "Siz gün boyu düşünün o zaman iyi günler."

O da gülüp ellerini cebine soktu. "Şansımı denemek istemiştim. Çınar ben." ben de baş selamı verip adımı söyledim. Yanından giderken otobüse binmiş nefes almaya çalışıyordum. Gerçekten tıkış tıkıştı. Sonunda gelip inerken akşam ne giysem diye düşünmeye başladım. Eve geldiğimde telefonum tekrar çalınca gözlerimi devirdim. "Dolunay gerçekten afakanlar bastı beni nolur çıkar bu evden sevgilini." gülüp giyeceklerimi dolaptan çıkardım. "Bize gel." bir süre ses gelmediğinde ekrana baktım. "Ege?"

"Gelmesem." gür bir kahkaha atıp yatağa oturdum. "Annem yemez seni korkma."

"Ne korkacağım canım geliyorum." Odamdan çıkıp annemin yanına giderken nasıl karşılayacağını düşündüm. Aman ilk kez gelmiyordu ya!

"Anne Ege geliyor." bakışları yavaşça bana dönerken nefesimi tuttum. "Daha önce söylesen ölürsün çünkü." kalkıp mutfağa gittiğinde ben de peşinden gittim. Annem bir şeyler hazırlarken önüne geçip durmasını sağladım. "Yemeği dışarıda yiyeceğiz sıkılmış evde o yüzden gel dedim."

Annem bana kısa bir bakış atıp işine döndü. "Bir kurabiye atayım fırına." daha fazla uğraşmayıp omuz silktim. Televizyon kanallarında gezerken Ege'nin geldim mesajıyla kapıya koştum.

Eve girince adımları yok denecek kadar azdı. Bu haline gülüp anneme seslendim. "Anne Ege'ye onu ısırmayacağını kanıtla." Ege bana sinirle bakarken ben bu durumdan inanılmaz bir keyif alıyordum. Annem gülerek mutfaktan çıktığında Ege adımlarını normal hale getirip anneme gülümsedi. "Nasılsın Meral teyze?"

"İyiyim oğlum sen nasılsın?" beraber oturduğumuzda annem bana kaş göz yapmaya başlayınca kaşlarımı çattım. "Mutfağa git de çayları getir Dolunay!"

"Yok zahmet olmasın size ben kalkacağım zaten hemen." annem sitemle ona bakıp bana elimle gitmemi işaret etti. Köpek yavrusuydum zaten ben el kolla anlasiyordu benimle. "Ne diye hemen gidesin otur." en son bunları duyarken mutfağa girip kurabiye ve çayları tepsiye koydum.

İçeri döndüğümde ikisini de oldukça mutlu görüp sevinçle eski yerime oturdum. Onlar yerken annem bana garip garip bakınca kaşlarımı çattım. Yine ne anlatmaya çalışıyordu bu kadın?

"Sen yemiyor musun?" yemediğimi yeni fark edip kurabiyelere baktım. Hepsinin üzümlü olduğunu görüp dudağımı büzdüğümde annem hala dikkatle bana bakıyordu. Sanki bilmiyor sevmediğimi. "İstersen üzümleri ayıklayıp vereyim. Çok yok zaten." Ege'nin sesiyle ona bakıp gülümsedim. Annem de keyifle arkasına yaslanırken gözüyle mutfağı işaret etti. "Fırında bir tepsi fındıklı var git al." Sevinçle mutfağa koştururken onlar arkamdan gülüyordu.

Tekrar döndüğümde saatin akşam olduğunu fark edip ayaklandık. Beraber çıktığımızda Ege telefondan güzel bir lokanta arıyordu. Bir anda kolunu tutup bana bakmasını sağladım. "Bırak şimdi lokantayı şöyle acısı yanında bir dürüm mü yesek? Ayran falan." gülümseyip telefonu cebine soktu. "Gidelim." beraber yürürken telefonu çalmaya başladı. Kulağına dayarken kolu hala omzumdaydı.

"Ne yapayım Çağan?" biraz dinleyip yüzünü buruşturdu."Çirkinleşme aptal herif!"

Kim bilir neler anlatıyordu çocuğa yine. "Ya açsan yemek söyle ben mi doyurayım karnını?" bir yandan dinliyor bir yandan ofluyordu. "Şimdi sana yemek yerinin numarasını değil ambulansın numarasını vereceğim. Ölme diye!" bu dediğine gülerken o da telefonu kapatıp yerine koydu.

"Bununla arkadaş olurken beynim neredeydi acaba?"

"Genelde ortaya çıkmıyor biliyorsun." ben kahkaha atarken o ters ters bana bakıyordu. Az sonra dudakları keyifle kıvrıldığında laf sokacağını anlayıp gerildim. Hala gülerek yüzüme bakarken kaşlarımı çattım. "Söyle lafını hazırım."

"Bir şey demeyecektim." hala gülerken kaşlarımı daha çok çattım. "Ne bakıyorsun o zaman öyle?"

"Çok güzel gülüyorsun. Bakasım geldi." tebessümle başımı omzuna bastırdığımda güldü. " Hiç de utangaç birine benzemiyordun sen ya ne oldu o dişi kaplana?" omzuna vurup başını kaldırdım. "Bir kere de sinir etme beni."

"E o zaman nasıl eğleneceğiz?" gözlerimi devirdiğimde mekana gelmiştik. Dışarıda oturduğumuzda deniz manzaralı bir yer seçmiştik. Dürümler geldiğinde tebessümle beni izleyen Ege'ye döndüm. "Ya sen neden böyle romantik biri oldun?"

"Bilmem ki aşkım?" elimdeki peçeteyi yüzüne fırlattığımda gülerek geri çekti. Yanımızdan geçen teyzeler bize gülerken Ege sitemle beni gösterdi. "Görüyorsun değil mi abla? Hiç bir şeyden mutlu olmuyor!" ağzım açılırken teyze gülerek bana baktı. "Yazık değil mi kızım çocuğa memnun olsana." yanındaki teyze arkadaşına bakıp bana döndü. "Baksana şu ay yüzlüye kesin bu çocuk sinir ediyordur."

Ayağa kalkıp bir anda kadına sarıldığımda arkamdan Ege'nin ''Aşk olsun!" dediğini duydum. Teyzeler gidince Ege yüzünü düşürmüş ters ters bana bakıyordu. "Sen ili fırsatta satarsın beni!" bir anda gaza gelip "Ne alakası var bugün bir çocuk kahve içelim dedi yok dedim."

Ege'nin bakışları yavaşça bana dönerken elimi ağzıma götürdüm. "Medeni bir teklifti." Az önce ona attığım peçeteyi bana atarken gülüp bı sefer ben çektim. Hesabı ödeyip kalkınca karnımı tutup ofladı. "İyi yedik ha!" dahil yoluna bakıp sırıttı. "Yarışa var mısın?"

Bir anda koşmaya başladığımda o da gülüp arkamdan koşmaya başladı. Yolun sonunda kendimi kumlara atarken o başımda dikilmiş halime gülüyordu. "Bir de önce başladı güya. Yaşından utan!"

Bileğine ayağımla vurup başını tekrar kuma yasladım. "Bacağın uzun."

"Boyun kısa." tekrar vurduğumda gülüp yanıma uzandı. "Spor yap bence. Baksana daha koşamıyorsun bile." ters bakışlarımı ona atarken çok da umursuyor gibi değildi.

Yattığım yerden doğrulup kararsızca ona baktım. Gözü kapalı öylece yatarken dudağı hafifçe kıvrıldı. "Söyle ne diyeceksen." Ben de güldüğümde o da yattığı yerden doğruldu. "Konuşmak ister misin?" bakışlarımın bir bebeğe bakar gibi olduğundan emindim çünkü onun bakışları da bir anneye bakar gibiydi.

"Ev çok boş. Babam hergün yemek aşkıyla bir şeyler yakıyor ve bu katlanılmaz olmaya başladı." ikimiz de gülünce başımı çekip göğsüne yasladı. "Ama iyi ki buradasın."

Merhabaa dürüm kısmında siz de bir açız ya oldunu değil mi?

Dinle Beni Bi'Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin