Ece Çağan'a özel bir hediye almak istediğinden gün boyu alışveriş merkezlerine girip çıkmıştık. Yıldönümleri olduğu için heyecanlı davranıyordu ama Çağan unutacak diye de korkmuyor değildim. Ece eline aldığı saate dikkatle bakarken telefonum çalmaya başladı. Oradan uzaklaşıp elime aldığımda Çağan olduğunu görüp gülümsedim. Kesin o da ne alacağını soracaktı.
"Ne alacağım ben?" küçük çaplı bir kahkaha atıp Ece'nin istediği şeyi düzgün bir şekilde ona tarif etmeye başladım. Hiç durmadan ettiği teşekkürleri bırakıp telefonu kapattığında Ece'de mağazadan çıkmıştı.
Akşam hep beraber bir kafeye gidecektik ama ikisi baş başa kalmak istediğinden Barış Ege ben kalmıştık. Eve uğrayıp üzerimi değiştikten sonra kafeye doğru gitmeye başladım. Masada oturmuş gelmesini beklerken Barış zaten kafenin patronu olduğundan işini bitirip masaya oturmuştu. "Nerede senin diğer yarın?" somurtarak telefonun ekranını açtığımda hala atamadığını görüp sıkıntıyla ekranı kapattım. "Aramıyor."
"Sen ara." tekrar telefona baktığımda aramayacağımı anlamış olacak ki onaylamaz sesler çıkartıp kendi telefonundan aradı. "Neredesin,seni bekliyoruz burada!" biraz dinleyip yüzünü değişip bir ifadeye soktuktan sonra tamam deyip kapattı. Merakla yüzüne bakarken gülümsemesi inandırıcı olsun diye uğraşıyordu.
Çünkü şu an zorla güldüğü belliydi. "Şeyi almaya gitmiş,sana da şey yapmayı unutmuş." anlamayarak yüzüne bakarken saçını kaşıyıp tekrar bana döndü."İlayda gelmiş onu almaya gitmiş. Sana neden haber vermedi bilmiyorum." Kaşlarım havalandığında ne diyeceğimi bekleyerek yüzüne baktım. "Kim bu İlayda?"
"Çocukluk arkadaş ya. Önemli değil yani!" yüzüm gözle görülür bir şekilde düşmüştü. Hem bana o kızdan bahsetmemiş,hem haber vermeden gitmiş,hem de arama gereği bile duymamıştı. Barış moralimin bozulduğunu fark edip beni mutlu etmeye çalışırken eliyle Çisil'e işaret edip yanımıza çağırdı. "Otursana Çisil destek at bir!"
Çisil düşmüş yüzüme bakarken merakla elindekileri başka bir kıza verip oturdu. "Ne oldu?" Barış bizi yalnız bırakmak için kalkarken Çisil'e en baştan garip tavırlarını ve son yaptığını anlattım. Düşünceli bir şekilde etrafa bakıp sonunda bana döndü. "Önce bir kızı görelim. Belki de kuruyorsundur." içime sinmese de beraber kafeye gelmelerini bekledik.
Çisil müşterisi olduğu için arada kalkıyor fırsatını bulduğuml ilk an yanıma geliyordu. Saat iyice geç olduğunda neredeyse ağlayacak bir şekilde telefona baktım. Barış yanıma geldiğinde çantamı da alarak ayağa kalktım. "Onu görürsen,bunun cidden kırıcı olduğunu söyle!" gözümden bir damla yaş aktığında Barış kollarını bana sararak saçımı okşadı. "Üzülme bir dur belki önemli bir şey olmuştur."
Ondan ayrılıp burnumu çektiğimde elimi gelişi güzel salladım. "Neyse ne ben gidiyorum! kafeden çıkıp yolda taksi bulmak umuduyla yürürken karşıma aniden Çınar çıktı. İrkilerek geriye birkaç adım attığımda hiç bozulmayan neşesiyle bana bakıyordu. "Yine kederlisin ne çilli!" keyifli yüzüne gözlerimi devirip yoluma devam ederken birkaç hızlı adımla yanımda yürümeye başladı.
"Tamam özür dilerim,iyi misin?" ona 'ciddi misin?'dercecesine bakıp yüzümü gösterdim. "Çok iyiyim, öyle görünmüyor muyum yoksa?" O da gülüp sesini çıkarmadığında bir taksi durmuştu bile. Kapımı açıp oda oturduğunda yüzüne bakmaya devam ettim. ''Hayırdır?"
"Hayırın yolu bayırdır!" komik olmayan sözüne tekrar güldüğünde benim ciddiyetle baktığımı görüp yüzünü düşürdü. "Keyiflen diye söyledim ya. Geç oldu yalnız gitme diye bindim." hafifçe tebessüm edip eve kadar sesimi çıkarmadım. Binaya geldiğimizde ödemek istesem de karşı çıkıp beni arabadan kovmuştu. Yüzümdeki gülümsemeyle eve girecekken kapıda bekleyen Ege'yi görüp birazcık topladığım keyfimin de kaçtığını hissetmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dinle Beni Bi'
ChickLitTut elimi buradan gidelim olmaz demeden dinle beni bi' sırasının üzerine koyduğum kağıda tebessümle baktım. Resmen en güzel şekilde ifade ediyorduk kendimizi, şarkılarla.