Duvarı izlerken film şeridi gibi gözümün önünden geçen anılara buruk bir tebessümle baktım. Gittiğimiz konserler, izlediğimiz diziler, yaptığımız alışverişler...
Beni,benden çok düşünmesi gözümden öyle hızlı geçiyordu ki nasıl bu hale geldiğimizi birbirimizi neden yıprattığımızı bilmiyordum.
Doğan güneşle daha fazla yatmanın anlamsız olduğunu düşünerek Ece'yi uyandırmamaya dikkat ederek yataktan kalktım.
Balkona geçip otururken günün ilk ışıkları yüzüme vurmaya başlamıştı. Başımı duvara yaslayıp gökyüzünü izlerken bunun daha ne kadar devam edeceğini düşündüm.
***
*Mangalı aldın mı?" Ece bıkkınlıkla sepeti sallayıp kolundan çekti. "Mangal orada diye kaç kere daha söylemem gerek canım?" omuz silkip Ece'nin peşinde takılırken gülümseyip yanlarına gittim.
Hepimiz evden çıkıp arabalara binerken eski düzenin aksine Barış'ın yanına gidip arabasına bindim.
Bana üzgünce bakarken camdan Ege'nin de kısaca baktığını fark edip başımı hızla eğmiştim. Onlar eşyaları yerleştirirken ben çardakta bitmesini bekliyordum.
Sonunda mangal yanmış yemekler yenirken bulanan midemle çatalı bırakıp arkama yaslandım. "İyi misin sen?" Anıl'ın sesiyle hafifçe başımı kaldırırken evet anlamında kafamı sallayıp gözümü kapattım.
Konuşsam kusacak gibi hissediyordum. Masaya Bade'nin yanında bir arkadaşı daha geldiğinde kısaca bakıp önüme döndüm. Çocuk yanıma oturup elini uzattığında yorgun bir şekilde uzattığı eline ve gözlerine bakıyordum. "Burak ben."
Cevap vermeden başımı sallarken yüzü hafif bozulsa da tekrar döndü. "Ve sen?"
"Dolunay." sesim o kadar kısık çıkıyordu ki çocuğa dönüp lütfen sus dememe saniyeler kalmıştı. Başım ve midem içimde bir savaş ilan etmiş gibiydi.
"Vay be iki gün sonra gidiyoruz!" Çisil nefesini dışarı verip konuşurken hepimizde bir burukluk oldu. Gözüm Anıl'a dönerken söylemek istediğimi anlayıp güldü.
"Geleceğim, geleceğim." hafif tebessüm ederken Burak ayağa kalkıp bana döndü. "Madem iki güne gidiyorsun seni bulmuşken biraz konuşabilir miyim?"
Şaşkınlıkla ona bakarken bir şey demeden masadan kalkıp peşinde gittim. Beklentiyle suratına bakarken yüzünü kaşıyıp tebessüm etti. "Dolunay ben Bade'nin yanında birkaç kez gördüm seni. Ve ilgimi çektiğini inkar edemem."
Sevgilim var desem yok gibiydi,yok desem Ege'ye yapılan bir yanlış gibiydi. Düşünüp sonunda ona baktığımda yüzü heyecanla bana bakıyordu.
"Burak benim zaten çok sevdiğim birisi var, üzgünüm." yüzü eski neşesini kaybederken yine de tebessüm etmeye devam ediyordu.
"Pekala ben seni rahatsız etmeyeyim, mutluluklar size." masaya bir daha uğramadan giderken üzgünce arkasından baktım.
Yapacak bir şeyim yoktu ama yine de üzülmüştüm işte. Masaya döndüğümde iyice yorgun düşen bedenimle başımı masaya yasladım.
"Kalk hadi yeter bu kadar gidiyoruz!" Çağan gelmiş kolumdan tutarken beni yavaşça ayağa kaldırıyordu. Bir şey demeden Barış'ın anahtarını alıp onlara döndü. "Biz gidiyoruz."
Hepsi ayağa kalkarken Çağan hızla Ece'yi ve Çisil'i çağırdı. "Beyler siz toparlanıp gelin ben kızları götüreyim onlar daha iyi anlar."
Herkes hızla onaylarken Ege dikkatle yüzüme bakıyor ama sesini çıkarmıyordu. Hafif dolan gözlerimi gökyüzüne dikip geçistirirken Çağan koluma girip beni arabaya yönlendirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dinle Beni Bi'
Chick-LitTut elimi buradan gidelim olmaz demeden dinle beni bi' sırasının üzerine koyduğum kağıda tebessümle baktım. Resmen en güzel şekilde ifade ediyorduk kendimizi, şarkılarla.