BÖLÜM-35

2.3K 154 14
                                    

Karşıma oturan amca ve yengeme gerginlikle baktım. Şu an okulda disipline gittiğim günün akşamında gibi hissediyordum. Yengem gülümseyerek elini dizime koydu.

"Bizim İstabul'a taşınmamız gerekiyor Dolunay. Barış burada ama beraber yeni bir eve çıkarsınız babanla amca ortak çalışacak artık." annem bu tarz bir şeyden bahsettiği için anlayışla başımı saldım. Oturduğum yerden kalkıp bebek gibi amcamın kollarına süzüldüğümde o da tebessüm etti. "Seni çok özleyeceğim." yengem bize tebessüm ederken amcam saçlarımı okşadı. "Aile evine dönünce göreceksin beni, üzülme."

*******
Benimle kalmak isteyen Ece ve bizden uzakta oturmak istemeyen erkeklerle aynı binaya taşınıyorduk. Amcamlar gidene kadar eşyalar taşınmış şimdi sıra bizdeydi. Önümdeki arabaya binen amcam binmeden önce bana bakıp gülümsedi. Gözümden süzülen bir damla yaşla Barış kolunu omzuma attı. "Ağlamasana kızım sonra ben hayırsız evlat oluyorum."

Bu dediğine içtenlikle gülümserken amcamlar arabayı çalıştırıp gitmişti. Barış'la arkalarından bakarken karşı evin bahçesinden biricik sevgilim çıktı. "Ne yapıyorsunuz burada?"

"Babamlar gitti de."anladım dercesine kafasını salladığında hepimiz arabaya binerek yeni binamıza doğru yolu çıktık.

Uzun ve detaylı bir temizliğin ardından ağrıyan belimi tutarak koltuğa oturdum. Telefonum çalmaya başladığında benim yan koltuğumda oturan Ece'ye yalvararak baktım. "Sen daha yakınsın hadi." yerinden kalkıp telefona beni yakın bırakacak şekilde otururken gözlerimi kıstım. "Aşk olsun Ece."

Kalkıp susmak bilmeyen telefonu elime aldığımda Ege olduğunu görüp gülümseyerek açtım. "Hadi gelin pizza var." telefonu hızla kapatıp Ece'yi sürükleyerek evden çıkardım. "Pizza desen ben sürüklerdim kendimi yahu!" gülüşerek kapıya geldiğimizde üstü başı ıslak Anıl açtı kapıyı.

"Ne oldu sana?" ters bakışlarını Barış'a atarken Barış dudağını büzdü. "Kolayı çalkaladığımı söylemeyi unutmuşum." göz kırptığımda gülerek önündeki pizzaya sabırsızca bakan sevgilimi incelemeye başladım.Ne güzeldi! Bana güzeldi belki de sadece ama güzeldi işte.

"Hadisene Dolunay ya!" sitemle bana döndüğünde gülümseyerek ona bakan ifademi düzeltmeye çalışsam da yakalamıştı bir kere.

"Senin orada manzara daha iyi anlaşılan ama gel karnını doyuralım önce. Yanına otururken herkes ikişerli yiyecekti. Barış mutsuzlukla bize baktı. "Kızlar az yer bu Anıl hayvan gibi yer bana ne!" Anıl onu takmadan pizzasını yemeye başladığında Ege gözlerini devirdi.

"Ben de iki dilimden sonra doydum diyen sevgili isterdim ama bu bitince etrafta tatlı arar kesin bu." ikisini de umursamadan yemeye başladığımda Ege elime vurdu. "Dur aynı anda başlayalım bari!"

Bu aralar aşırı gereksiz duygusal olan yapımla elimdeki yarım pizzayı kutuya koydum. Titremeye başlayan dudağım ve dolan gözüme herkes şaşkınlıkla bakıyordu. Ağzımı açsam ağlayacak olduğum için tek kelime edemiyordum.

"Ben yanlış bir şey mi dedim şaka yaptım gerçekten." dediğine her ne kadar gülmek istesem de içimdeki his beni ağlamaya zorluyordu. Masadakiler gülünce tutamayarak sesli bir şekilde ağlamaya başladım
Başımı Ege'nin göğsüne gömerken o da şaşkınlıkla saçımı okşuyordu. "Kesin sesinizi bir!" masadakiler susmaya çalışırken Ege beni ayağa kaldırıp balkona çıkardı.

"İyi misin canım?" iç çekişlere dönmüş ağlamamla başımı salladım. "Ne oldu birden böyle?" bilmem dercesine dudağımı büzdüğümde gülümseyerek sarıldı.

"Burada yemek ister misin?"
"Olur." içeri geçerken kendime boş boş bakıyordum sadece. Kesinlikle sesim çıkmıyordu. Elinde pizza kutusuyla geldiğinde yiyesim asla yoktu. Yanıma oturup pizzayı uzatırken gülümseyerek ağzımı açmaya çalıştı. Hafifçe açtığımda bir annenin çocuğa gösterdiği sabır ve şefkatle yaklaştı bana. Beraber yiyerek içeri girdiğimizde sahilde yürümeye karar vererek ayağa kalktık.

Herkes mutlu mutlu yürürken karşıdan gelen ikiliye korku ve nefretle baktım. "Bunların beraber ne işi var?" Eda ve Meriç'ti bunlar.

"Ege bak bir güzellik buldum ilgini çeker diye getirdim." bakın hele şuna nasıl alttan alttan gülüyor. "İlgimi çeken tek güzellik yanımda." elimi tutup çekecekken Meriç yine durmadı. "Tabi diyorsan aklım karışır falan..." öfkeyle ona döndüğümde Ege elimden hafifçe çekip uyarı anlamında baktı.

"Bak sevgilin aşkına çok da güveniyor gibi durmuyor." beni Anıl'a doğru hafifçe iterken Meriç'e döndü. "Gebertirim seni Meriç!"

"Ege çok kısa konuşalım lütfen." Eda konuşurken hepimiz ona döndük. Özellikle ben gözlerimden ışın çıksa hepsini ona fırlatacak gibi duruyorum. Ege oflayarak bana döndüğünde omuz silkerek kararı ona bıraktım.

Onlar konuşurken hırsla ikisine bakıyordum. Şu an bir büyü yapabilsem kesinlikle expecto patronum* yapardım. O da bir ruh emici sonuçta!"

*Harry Potter filminde ruh emicileri göndermek için kullanılan büyü.

Ece kıkırdarken yanımıza gelen Ege'ye ciddiyetle baktım. "Ne konuştunuz?"

"Öyle boş boş şeyler."
"Ne konuştunuz?" ısrarla sorduğumda gözlerini devirdi. ''Dedim ya."

"Eski sevgilim ta Mersin'e gelip seninle konuşuyor ve sen boş boş şeyler mi diyorsun sadece bir anlatsan bana da."

Israrla sustuğunda sinirle ilerlemeye başladım. Peşimden hızlı adımlarla gelirken kolumdan tutup durmamı sağladı. "Ne bu şimdi ne oluyor?"

"Anlat Ege ne oluyor bilelim!"
"Önemsiz dedim ya Dolunay. Anlaman için kaç kez tekrarlamam gerek!"
"Karıştırdı değil mi o kız aklını?"

Öfkeden titremeye başlayan bedenimle yanından ayrılacakken tekrar kolumdan tuttu. "Ya sen neden anlamıyorsun? Ben seni seviyorum seni. Onu bunu şunu değil! Seni. Gözümü kapatıyorum sen açıyorum sen. Duvarla konuşuyorum anlattığım kişi sen. Ne Eda'sı Allah aşkına!"

"Anlat o zaman Ege ne konuştunuz?"
"Taktı mı takıyorsun!"
"Bıktım senin çift kişi düşünmeme huyundan. Ben her şeyde Ege ne düşünür derken benim ne düşünüp hissedeceğim senin umrunda değil!"

Yanından çekip giderken o da pek beklemiş gibi durmuyordu. Biraz oyalanıp eve geldiğimizde ilk onların katında durduk. "Gençler siz bize gelin bu Ege'nin yanına gitsin."

''Yemek var mı?" Ece gülümseyerek onayladığında Çağan kapıyı açıp beni ileriye doğru itti. "Git zaman kaybediyoruz."

İtmesiyle kapılarına yapışacak şekildeki halimi toparlamaya çalıştım. Kapı açılınca dengemi kaybederek popomun üzerine oturdum. "Ah!"

"Dolunay?" kafamı kaldırdığımda Ege'yi görüp gülümsedim. "Merhaba."

"Merhaba." yerden kalkmam için elini uzatırken diğer elindeki çöpü kenara koymuştu. Kalkıp içeri girdiğimde belli belirsiz gülümsedi. "Neydi o halin?"

"Çağan yemeği duyunca beni fırlatmayı tercih etti.''homurdanarak konuştuğumda dudağını büzdü. "Ben yemek yapmıştım ama."

"Yanık kokusu gelen yemek senin mi?" Hızla mutfağa koşarken fırını açmasıyla evi duman kapladı. "Çok üzüldüm şu an ya!"

Gülüp kollarımı sıvayıp yemeyi ben yapmaya başladım. "Kıyma var mı?"

"Öğrenci evindesin ve bu evde erkek yaşıyor sence var mı?" omuz silkip patates kızartırken yanına dolaptaki hazır köfteleri ısıtıp koydum.

Beraber güzelce yerken birimizin konuya girmesi gerekiyordu.

"Ben..."
"Şey..." aynı anda konuştuğumuzda gülümseyerek sen konuş anlamında elimi uzattım. "Dolunay ben çok düşündüm ve..." çatalımı hızla bırakıp masumca ona baktım. "Ayrılıyor musun benden?"

"Ne!" hala aynı şekilde bakarken o da elindeki çatalı bırakıp gülümsedi. "Saçma sapan konuşma ben çok düşündüm ve sen haklısın diyecektim. Hoş bir durum değil."

Rahatlayarak ona baktım. "Anlaşalım şimdi. Kurak bir bana sadece adın içeren bir mesaj atma. Kural iki bana sonu ayrılık konuşması gibi olan konuşmalar yapma."

Muzip ifadesini yine takınıp bana baktı. "Direk ayrılık konuşması yapabilirim o zaman?"

"Sinirlendirme beni Ege." kalkıp kollarını etrafıma sararak saçımın üzerine bir öpücük kondurdu.

"Kaptın yine gül gibi itirafı sahilde."
"Ay çok güzeldi ya."

Dinle Beni Bi'Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin