Düzenlendi ✅
Kayıklara geldiğimizde yine eşleşmemiz gerekiyordu tabikide. "Eşleşme vaktiii" diye bağırmaya başlayan Tae yanıma doğru yaklaşırken Jungkook beni kucağına alıp kayığın birine oturttu. Ben halimden memnunken kayık hareket etmeye başladı.
Tae ise arkamdan dudak büzmüş bir şekilde bakıyordu. Çok tatlı olduğunun farkında mı acaba? Benden büyük olmasına rağmen nasıl bu kadar tatlı olabiliyor anlamıyorum. Demek ki yaş her şey değilmiş.
Jungkookla ikimiz halimizden memnun ilerlerken ikimizde aptal gibi sırıtıyorduk ve bu sırıtmalara engel olamıyorduk. İkimizde çok utangaçtık aslında ama çok güzel seviyorduk.
"Artık baş başa kaldığımıza göre manzaramı izleyebilirim" Bende etrafıma bakınmaya başladım. "Evet manzara çok güzel değil mi?" Dedim ama o bana gülümseyerek bakıyordu. "Etraf umrumda değil. Benim izleyebileceğim en güzel manzara sensin." Ellerimi yavaş yavaş arkama destek almaya giderken gülümsememi bütün Dünya'ya göstermek için gülüyordum. Uzun zamandır böyle güldüğümü hatırlamıyorum.
Hep böyle mutlu mu olduğumu düşünüyorsunuz?
Bir zengin bebesinin bile acı dolu anıları vardır. Para her şey değildir.
Jungkook yanıma oturduğunda ona doğru döndüm. Bir şey söylemek ister gibi gözlerime bakıyordu. Bileğimde bir şey hissettiğimde oraya doğru baktım. Cidden dükkanda gördüğüm bilekliği almış olamazdı.
"Sen ciddi misin?" Yakasındaki düğmesinden birini açarak boynundan anahtarlı kolyeyi çıkardı. "Kalbinin anahtarı bende olduğu gibi artık bunun anahtarı da bende" diyerek elimi tuttu ve öptü. " Ben seni bırakmadan sen beni bırakamazsın yani bu hiçbir zaman asla oluyor" Kafamı omzuna koyduğumda yaşamanın ne güzel olduğunu bir kez daha hatırladım. Seninle yaşamak istiyorum Jungkook.
" Jungkook Bey bugün sanki biraz fazla romantiksiniz" Kollarıyla beni kavramaya başladı. "Hmm öyle miyim acaba?"
Her şey işte böyle çok güzeldi...
...
" B-biri beni Aaaaah şu Jin'den kurtarsın!!" Kayıklardan inmiştik ve şu an Jimin'in kayıktan aceleyle inerken bağrınmasını dinliyorduk. Jin kayıkta hiçbir yemek bulamayınca kafayı sıyırmış yani Jimin öyle diyor. Pek öyle olduğunu zannetmiyorum. Jin'in yaptığı tek şey bir ayıcığa benzemek ve "ham ham ham" demek.
Bunların yanında ben nasıl sevimli olabilirim baksanıza benden daha sevimliler. Aslında bir an Jungkook'un beni değil de Tae'yi sevmesinden korkuyorum. Aşırı sevimlilik patlaması yaşadığı için ve tabi şu onun unicorn boynuzlu uzaylıları onlar işte herneyse.
Jimin arkama saklanmaya çalıştığında Jin ellerini zombi gibi uzatmış ayıcık suratıyla bana "ham ham" diyordu. "Jimin bana bu tipin korkunç olduğunu söyleme sakın" Arkamdan omuzlarıma tutunurken elleri titremeye başladı. Korkuyor olamaz. "Sen onu kayıkta görmedin tamam mı?"
Yoongi hiç surat şeklini bozmadan oturduğu banktan kalktı ve Jin'in yanına doğru yürüdü. Jin'e yaklaşıp onun yanaklarını sıktıktan sonra gidip yerine oturdu.
Ahh cidden mi? Çok güzel çok güzel böyle devam edin. Evet sende Namjoon elindeki kırılmış arabanın aynasıyla evet. Bir saniye ARABANIN AYNASI MI?
"Namjoon? Elindeki aynanın bizim arabamızın aynasının olduğunu söyle. Değil mi? Heh Namjooooon?" Evet onu da kaybettik. Sadece elindeki aynaya bakıyor ve tepki vermiyordu. "Tamam Namjoon tamam. Sakin ol şimdi onu yavaşça arabanın üzerine bırak." Dedim o dediklerimi yaparken. "Evet çok güzeeeeeel. MİLLET ŞİMDİ KAÇIN" Herkes birden koştururken bir günümüzün de olaysız geçmesini diledim.
Evet bu Almanya'yı sevip sevmem arasında çok kaldığım oldu. Çünkü bir yandan hayatımın mutluluklarıyla tanışmıştım ve bir yandan da başıma dert açılıp duruyordu.
Almanya Ah Almanya
Başımın harika belası
ŞİMDİ OKUDUĞUN
STILL WİTH YOU /JK
FanfictionHala seninle kalabilme şansını bana verebilir misin? /BİTTİ/ DÜZENLENİYOR... (30.04.2021) /21.07.2020/