(Bu bölüme bayılacağınız garantisi verilir. Bayılmayanlara iğnem hazırdır tşk)
"Hoseok'a verdiğim şeyi görmediniz mi? Orada Koredeki evimin adresi ve size oradan neden ayrılmak zorunda kaldığım hakkında şeyler yazıyordu. "O sayfada hiçbir şey yazmıyordu." Dedi Jin. Nasıl yani? "İyi vakit geçirdik dışında" Hızla yerimden kalktım.
"Bakın biri bizim aramızı fena karıştırıyor ve tam şu an Hoseokla görüşmeliyim" diyerek yanlarından hızlı bir şekilde uzaklaştım. Otel kocamandı ve onu aramak için telefon numarasına sahip değildim. Bu arada kapalı havuza da gelmiştim. Şu an havuza girmek o kadar çok istiyorum ki. Böyle kafayı serin suyla boşaltıcaksın miss. Zaten kimse de yok.
Hoseok'u bulmadan önce bir dalış yapmalı mıyım? Üzerimdekileri çıkardım. İçime mayomu giymiştim belki yüzerim yada sıcak basar çıkarırım diye. Şu an yüzmek o kadar çok istiyorum ki.
Havuzun ucuna geldim ve biraz durdum. Sonra telefonumun çalmasıyla oraya döndüm. Havuzdan fazla uzaklaşmamıştım aramızda bir adım bile yoktu. Birden bir korna gibi bir ses yükseldi. Saçma bir şekilde ben dengemi kaybederek suyu boyladım.
"Song Yun!"
"Melody!"
Suyu yutarken göbeğimin acısına mı yanıyım yoksa böyle genç yaşta öleceğime mi yansam bilemedim. Sanırım bunun cevabı ölmek. Hayır kesinlikle ölmek.
Ölürken de son duyduğum şey adım oldu. Yaşamak güzeldi. "Öhü öhü!! Öhü!" Biri beni sıkıca tutuyor ve saçlarımı geriye doğru attırıyordu. "Ölmedim!" Diyerek sağ elimi havaya kaldırdığımda kim beni tutuyorsa artık gülmeye başladı. "Sen cidden tam bir aptalsın. Ölümden döndürmüşüm seni ilk yaptığın şey ölmedim diye bağırmak" Gözlerimi zar zor açtığımda karşımdakinin Bay Ukala olduğunu gördüm.
Beni belimden tutup kaldırdı ve havuzun kenarına oturturdu. "Bunun aptallıkla ne alakası var!" Diye bağırınıp etrafa bakınmaya başladığımda sanki arkası dönük ilerleyen Yiğit'i görür gibi oldum ama sanırım o değildi. "Teşekkür ederim" dedim suratına bakmayarak. "Hayatını kurtarmışım suratıma bile bakmıyorsun." Dedi.
Bende ona doğru yaklaşıp yanağından öptüm. "Teşekkür ederim" dedim havuzun kenarındaki yerimden kalkarken. Bunu neden yaptığımı bilmiyorum. Lütfen sorgulamayın. Ben şu an buradan ayrılmalıyım. "Çıkmam için yardım etmeyecek misin?" Ayrılamıyorum. Geri dönüp elimi ona doğru uzattım.
O ne yaptı?
Kolumdan tutup beni havuza attı. Zavallı burnum. Su kaçıra kaçıra bir hal oldu. Sinirle suyun üstüne çıktım ve bağırınmaya başladım. Bir yandan ona su atmayı da ihmal etmiyordum. İşin kötü tarafı o da bana atıyordu. Sanırım artık gerçekten nefes falan alamıyorum.
Biraz ara verip arkamı döndüm. Çünkü gerçekten nefesimi kontrol etmekte fazla zorlanıyordum. Zaten acıyan burnumla zar zor nefes alıyordum. Suyun üzerinden bir an önce ayrılmak isterken bir anda havalandım.
Jungkook suyun altından yüzüp iki bacağımın arasına girmiş ve beni omuzlarına oturtmuştu. Ben kahkaha atarken o da aynısını yapıyordu. Biraz kafasına yaklaşıp gözlerine gelen saçlarını düzelttim. "Çok saol bir şey göremiyordum" dediğinde daha çok güldüm.
Beni zıplata zıplata havuzun içinde dolaşmaya başlatırken bende onun kafasını tutup kahkaha ile bağırıyordum. "Bu kelle benim ha ha haaa. Yürüüüğ ileriğğ" Yavaş yavaş suyun altına girerken beni de üzerinden indirdi ve tekrar karşıma çıktı.
İlk önce saçlarını gözlerinin önünden havalı bir şekilde savurmasını izledim sonrada gözlerime baktı zaten. Ona doğru yaklaşıp gülümsedim. Omuzlarını tutup silkeler gibi yaptım. "İyi iş çıkardın aslan" dedim gülerek o da gülmeye başlamıştı. İkimizde garip bir şekilde birbirimizi çok özlemişiz gibi bakıp gülüyorduk.
Fark etmeden ellerim yavaş yavaş taktığı kolyeye uzandı. Bu benim bilekliğin kolyesi değil mi? Kolyeyi elimle kavrayı yavaşça gün yüzüne çıkarırken bileklikli elimi de yanından gözüktü.
Yüzümüz yavaş yavaş düşüyordu. "Benim için mi takıyorsun?" Dedim. Biraz duraksadı. "Sen?" Dedi. "Cevabını vereceksen söylerim." Dedim o da gülümsemeye çalışarak başını onaylar halde salladı. "Sahibinin çıkarmasını bekledim." Dedim. "Sıra sende."
Biraz beni bekletti. Etrafa bakınmaya falan başladı. Bahane mi arıyordu? Yoksa doğru kelimeleri bulmayı mı? "Song Yun" dedi sonunda. "Derin bir nefes tut" hızlıca aptal gibi dediğini yaptım. O da burnumu tuttu ve beni suyun altına çekti. Beni öpüyordu!
Dışarı çıktığımızda kalbim güm güm atıyordu. Ve fazlasıyla sinirliydim. Hızlıca havuzdan çıktığında hemen peşinden çıktım. Omuzundan tutup onu kendime çevirdim.
"Beni tekrar oynatabileceğini sanıyorsan yanılıyorsun Jeon Jungkook!"
Sonra oradan hızlıca uzaklaştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
STILL WİTH YOU /JK
FanfictionHala seninle kalabilme şansını bana verebilir misin? /BİTTİ/ DÜZENLENİYOR... (30.04.2021) /21.07.2020/