23 < 4 YIL SONRA... > 23

272 22 8
                                    

Düzenlendi
4 yıl sonra...

Kore'ye ayaklarımı bastığımda derin bir iç çektim. O günlerden beri ilk defa gelmiştim. Bavullarımla dışarıda ilerlemeye başlarken arabamı görmemle birlikte içinden çıkan görevli bana anahtarı verdi ve bagaja bavullarımı koydu.

Arabayla ilerlemeye başladığımda göz yaşlarıma engel olmaya çalıştım. Almanya'dan ayrıldıktan sonra Kore'ye gelmiştim ve hayatım yerle bir olduktan sonra tamı tamına 5 ay boyunca her yerde SALAK gibi Jungkook'u aradıktan sonra bir sebep yüzününden Kore'ye bir daha geri dönmemeye karar vermiştim.

İlk önce ailemi alıp Türkiye'ye götürdüm yaklaşık 1 yıl boyunca orada çalıştıktan sonra Amerika'ya oradan sonra da Japonya'ya gittim. 3 yıl boyunca bu böyle devam ederken son kez Türkiye'ye ailemi görmeye gittikten sonra Kore'ye bir sebeplerden ötürü gelmek zorunda kaldım.

Evime vardığımda içeri girdim. Evimi hissettiren koku burnuma gelirken gülümsedim. Bavullarımı giysi odasına bıraktıktan sonra odama geçtim. Yatağıma bir atlayış yapıp ellerimi iki yana açtım.

Sağ bileğimdeki metal batınca elimi havaya kaldırıp bileğimdekine baktım. 4 yıl geçmişti ve ben hala bu şapşal şeyi takıyordum. İhanete rağmen. Kilidi olmadığı için açılmıyordu ve ben fazla meşguliyetimden gidip de açtırmamıştım. Bir yandan da işe yarıyordu tabi. Mm nasıl desem. Biraz fazla popüleritem ve güzel görünüşümden ötürü bana çok fazla çıkma teklifi geliyor ve ben bu bilekliği gösterip sahipliyim görünüşü veriyorum.

Cidden amacım kendimi övmek falan değil ama size bunu hangi kelimelerle anlatacığımı kesinlikle bilmiyorum.

Telefonumun çalmasıyla arka cebimden telefonumu çıkardım. O adam arıyordu. Bang Si Hyuk "Eee ne zaman çocuklarla görüşmeye geliceksin?" Harika bir de başıma 7 kişilik bir gruba çevirmenlik yapmak çıktı.

Olayı kısaca anlatmak gerekirse şirketimizin başına geçen kardeşim Gökay, Bang Si Hyuk'un işlerini mahvetmiş ve kardeşim de mütevazi fikirleriyle beni öne sürmüş. Sözde Koredeki en iyi k-pop grubuymuş da falan filanmış da bilmemne. İşte bunlara 1 yıl çevirmenlik yapıcakmışım. Bu 1 yılımı kardeşim için harcamak demek.

Nasıl bu adamla bir işlere girdi bilmiyorum ama annemin bilmediği kesin. Yoksa en büyük yaygarayı o çıkarırdı. Bu yüzden kardeşim anneme yeni işe girdiğimi söyleyerek Kore'ye yolladı. Kardeşim de tam bir Türk erkeği  kişiliğiyle Türkiyede.

Aaah acısını çıkarmayacağım sanıyorsanız kesinlikle yanılıyorsunuz. Burnunun dikine gitmeyi seven inatçı kardeşime iyi bir ders vericektim tabiki.

"Sizin için müsait tarihler nedir?" Dedim telefonda sakin kalmaya çalışırken. Bütün huzurum kaçmıştı resmen. "Yarına ne dersin? En kısa sürede imzaların atılmasını istiyorum" dediğinde içimden sanırım en mantıklı olanı en kısa sürede bu işi halletmek diye geçirdim.

"Olur yarın Saat 13:00'de" telefonu kapattım ve yanıma koydum. Kore'ye gelmek istemiyordum aslında. Çünkü onu görmekten korkuyordum. Ona beni bulmasını söylemiştim. O ise beni bulmaya çalıştığına dair en ufak bir belirti göstermemişti. Sonrada ihaneti çıkmıştı ortaya. Ne komedi ama.

Lanet olsun ki hala onu özlüyordum. O ayrılıktan sonra sık sık rüya gören ben hiç rüya görmemeye başladım. Rüyamda birine sarıldığımdan bahsetmiştim değil mi?

O Jungkooktu.

O zamanlar hep ona sarıldığımı görüyordum.Ama şimdi rüyalarımız bile bizi bir araya getirmiyordu.

İsteyen de yoktu zaten o beni kandırmıştı. Her şey yalandı.

Yorumlarınızı ve yıldızlarını eksik etmeyin lütfeen.

Seviliyorsunuz <3

STILL WİTH YOU /JKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin