"Evet, böyle daha şık durdu."
Ender yönlendirmemle dekoru yere bırakırken defterime yazdığım notlardan birinin daha üzerini çizdim.Ender, ben ve bizim şirketten görevlendirilen Barış Bey ile bağış gecesi için seçilen mekana gelmiştik. Hızlıca yapılacaklar listesi oluşturup ufak ufak planlar hazırlamaya başlamıştık bile.
"Üf nerede kaldı bu ya?"Argun Holding'ten Ender ve Kerim görevlendirilmişti ve Kerim hala ortalıkta yoktu. Bu da her şeyi kontrol altında tutmaya çalışan Ender'de sinir krizlerine yol açmıştı.
Kerim'e bir sürü görev ayarlamıştı, bir sürü firmalar ile teker teker görüşmeler ayarlanması gerekiyordu."Nihayet!"
Rahatlığı kilometrelerce uzaktan fark edilen Kerim beyimiz sonunda teşrif edebilmiştiler! Ender elleri belinde, sosyete kraliçesinden çirkef mahalle gülüne geçiş yapmak üzereydi.Kerim yanımıza gelirken elindeki dosyalar dikkatimi yeni çekmişti. Ender Kerim'i azarlarken Kerim'in umrunda değildi. Bu azarlamalara alışmış gibi duruyordu.
Dosyaları masaya bırakıp bana döndü ve gülümseyip göz kırptı. Gözüm direkt belirginleşen gamzesine takıldı. Gamze, normalde ciltteki bir kusur olarak bilinirken, onda neden kusursuzluğunu tamamlayan parçaydı?Tamam Yıldız! Kendine gel!
Boğazımı temizleyip başımı not defterime çevirdiğimde Ender tekrar konuştu, "Pardon da, sen beni dinliyor musun?"
Kerim derin bir nefes alıp Ender'e döndü, "Dinliyorum Ender hanım. Keşke siz de çocuk azarlayan anne tavrında bağırmadan önce geç kalmamın sebebini dinleseydiniz."
Ender'in ne kadar güçlü, hazır cevap ve yılan bir kadın olduğunu Kerim dahil herkes biliyordu. Kim bilir ona böyle ters cevaplar verme cesareti nereden geliyordu...
Ender şok içerisinde ne diyeceğini bilemez halde kalakalırken Kerim dosyayı açıp içinden birkaç kağıt çıkardı.
"Buraya gelmeden önce planladığınız firmaların birkaçı ile görüştüm. Bizimle çalışmayı kabul ettiler. Bu akşam diğer iki firma ile görüşmemiz var. Onların da yardımı ile dekorasyon ve düzenlemeye harcanacak olan bütçeyi yarıya kadar indirebiliriz. Bu sayede de bağış gecesinden daha da karlı çıkarız. Bu bağış gecesinin teması doğa olduğu için hem asil duracak, hem de konsepte uyacak birkaç çiçek türünü seçip listeledim. Seçeceğimiz temel renklere göre çiçeklerle ortamı daha uyumlu hale getirebiliriz. Bunun dışında bir restoran sahibi arkadaşımla konuştum, kendisi de bize ufak bir hediye olarak Türkiye'de nadir bulunan kaliteli içkilerden getirecek. Davetliler o içkilere bayılacaktır! Bu sayede de bize olan memnuniyetleri çoğalacak ve bizimle başka projelerde çalışma fikrini göz önünde bulunduracaklar. Şimdi isterseniz azarlamaya devam edebilirsiniz."Tek nefeste, kendinden emin ve net bir şekilde konuşması hepimizi çok şaşırtmıştı. Kaşlarım benden bağımsız bir şekilde havalanırken bana asansörde söylediği ' Önyargılarından kurtulman lazım.' sözü aklıma gelmişti. İlk bakışta onun çapkın, baba parası yiyen ve hiçbir işe yaramayan biri olduğunu zannetmiştim. Ama aslında buralara çalışarak, alnının teriyle para kazanarak geldiğini şimdi anlamaya başlamıştım.
Ben ne zaman kadar önyargılı olmuştum?Düşüncelerimden sıyrıldığımda Ender'in utandığını fark ettim. Ama hiç istifini bozmadan başını dikeştirip konuştu,
"Kusura bakma. Öyle davranmamam gerekirdi. Neyse, fazla vaktimiz yok işe koyulmamız gerek."Telefonu çalan Barış yanımızdan ayrılınca Ender dosyalara göz atmaya başladı. Kerim ise yanıma oturdu.
"Yoğun bir gün, değil mi?""Hım, öyle."
Onunla hiç göz teması kurmadan davetliler listesine yazılması istenen birkaç kişiyi daha eklemeye devam ettim.
Telefonuma gelen bildirim sesi boş mekanda yankılanırken Ender ile göz göze geldik."O mu?" diye sordu, Kerim'in duymaması için ses çıkarmadan sadece dudaklarını oynatarak.
Omzularımı silkip yavaşça telefona uzandım. Mesaj ondandı.Başımı salladığımda imalı bakışlarıyla sırıtmaya başlayan Ender utanmamı sağlamıştı. Ellerim ile yanaklarımı sakladığımda kahkaha atması Kerim'in dikkatini çekti.
"Hayırdır bayanlar? Benden habersiz bir şeyler mi oluyor?"Ender başını olumsuz olarak salladı.
"Yok yok. Bir şey olmadı. Endo'nun aklına komik bir espri gelmişti, değil mi Endo?"
Ender yerinde huzursuzca kıpırdanırken, Endo dememle Kerim kıkırdamıştı. O sırada bizi kurtaran kişi Barış bey olmuştu.Yanıma gelip telefonunu bana uzattı. "Halit bey sizinle konuşmak istiyormuş."
Gözlerimi devirip telefonu aldım ve mekanın kapısına ilerledim.
"Efendim Halit?""Merhaba Yıldız. Telefonlarımı neden açmıyorsun?"
Sinirle güldüm, "Açmak istemiyorum çünkü."
"Oğlumu özledim. Evdeysen gelip oğlumu alacağım."
Kaşlarımı olabildiğince çatarken sinirlerim tepeme çıkmıştı bile.
"Pardon da, benim oğlum senin sıkılınca alıp oynayacağın bir oyuncak değil.""Sen neyden bahsediyorsun Yıldız? Delirdin mi?! Oğlumu özledim diyorum! Onu sadece görmek istiyorum! Ben onun babasıyım bu benim hakkım!"
Babalığın batsın.
"Evde değilim. Çok meşgulüm. Yarın getiririm yalıya, görürsün."
"İyi."
Telefonu yüzüme kapamasıyla sinirden dolan gözlerimi sildim.Ondan nefret ediyorum!
Bana yaşattıklarını asla ama asla unutmayacaktım!Derin bir nefes aldıktan sonra diğerlerinin yanına döndüm. Kerim ve Ender mekanı dolaşıp bir şeyler not alırken Barış beyin yanına oturdum. Telefonunu uzatıp teşekkür ettim.
"İyi misin? Gözlerin kızarmış."
Barış beyin sözüyle ellerim gözlerime gitti. Islanan gözlerimi kurularken konuştum,
"İyiyim tabii! Dışarda biraz rüzgar vardı da, gözlerime şey yaptı. Ondandır."
"Eğer anlatmak istersen ben dinlerim. Halit bey ile yaşadıklarınız sonrasında nasıl hissettiğini az çok anlayabiliyorum. Sana karşı açık konuşacağım. Sen gerçekten de çok güçlü bir kadınsın Yıldız. Hep böyle kal. Çünkü eğer sen böyle güçlü olmazsan, oğlun o adamın ellerinde perişan olur."
Gözlerim tekrar dolarken elini yanağıma yerleştirip akan göz yaşını sildi. Söylediklerinde ve yaptıklarında samimi olduğu çok belliydi."Beni anladığın için çok teşekkür ederim." diye fısıldadığımda gülümsedi.
"Hadi şimdi dimdik dur! Sen koskoca Yıldız Yılmaz'sın!"
Bu sözleriyle ikimiz de güldük. Onu çok fazla tanımasam da gerçekten de çok iyi biriydi. Sözleri enerjimi yerine getirmişti...**
"Biraz ara verelim artık. Çok açım!"
Kerim'in bu sözleriyle benim de karnımın çok aç olduğunun farkına vardım."Çok az işimiz kaldı, bitirdikten sonra yandaki restorana gideriz."
Ender'in sözledikleriyle daha da hızlanıp yazılarımı bitirmeye çalışıyordum. Gözlerimin önüne düşen bir tutam saçı geri itip yazmaya devam etmek istesem de inatçı saç yine kayıp önüme düşmüştü.
Tam söz dinlemeyen saçıma saydırmaya hazırlanırken Barış saçımı kulağımın arkasına yerleştirdi.
"Böyle daha iyi sanki?"Gülümsedim ve son notları da yazıp dosyayı kapattım. Geri yaslandığımda karşımda bana garip garip bakan çekik gözlerle karşılaştım.
Kerim'in bu bakışında saklanan duygular sinir ve hayal kırıklığıydı...
Neden sinirliydi ki?
Neden sevdiği bir şey elinden alınan küçük bir çocuğun hayal kırıklığı vardı gözlerinde?Belli ki bunları anlamam çok zaman alacaktı...
Şimdi ise tek yapmak istediğim şey, tüm düşüncelerimden uzaklaşıp karnımı tıka basa doldurmaktı...Bölüm Sonu

ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑺𝒆𝒓𝒆𝒏𝒅𝒊𝒑𝒊𝒕𝒚 | ʏɪʟᴋᴇʀ
Фанфикꜱᴇʀᴇɴᴅɪᴘɪᴛʏ: "ᴛʜᴇ ᴏᴄᴄᴜʀʀᴇɴᴄᴇ ᴀɴᴅ ᴅᴇᴠᴇʟᴏᴘᴍᴇɴᴛ ᴏꜰ ᴇᴠᴇɴᴛꜱ ʙʏ ᴄʜᴀɴᴄᴇ ɪɴ ᴀ ʜᴀᴘᴘʏ ᴏʀ ʙᴇɴᴇꜰɪᴄɪᴀʟ ᴡᴀʏ." (Olayların mutlu veya faydalı bir şekilde tesadüfen meydana gelmesi ve gelişmesi.) [Eğer Yasak Elma dizisinden tanıdığımız Yıldız ve Kerim bambaşka bir ş...