4.4

179 21 13
                                    

Galiba sorun bendeydi...

Güvendiğim her erkek tarafından aldatılmam artık gücüme gidiyordu. Her seferinde bin parçaya bölünen kalbimi onarmak artık mümkün değildi.

Bunlar neden hep benim başıma geliyordu ki?

Neden her seferinde hayal kırıklığına uğruyordum?

Neden her seferinde kalbimi ellerinin arasına bıraktığım kişiler, kalbimi bir kağıt gibi buruşturup çöpe atıyordu?

Artık çok yorulmuştum...
Çok...

Ender beni teselli etmeye çalışsa da söylediklerine kendisi bile inanmıyordu. Bunun tesellisi yoktu artık.

Şanssızdım...
Belki de kaderim buydu...
Güvendiğim her erkek tarafından aldatılmak...
Çok güzel bir kader, değil mi?!

"Yıldız? Sen mi geldin?"
Çantamı dolabın içine bırakıp bitkin bir şekilde üst kata çıkmaya başladım.
Bu sırada da annemin bana seslenmesi ile ona cevap verdim.

"Evet. Uyumaya gidiyorum, biraz yorgunum. Yarın sabah konuşuruz."

Odama girdiğim anda dolan gözlerimi engellemeye çalışmadım. Hiçbir tepki vermeden üzerimi değiştirirken gözlerimden hızla yaşlar akıyordu.
Akan makyajımı umursamadan yatağıma uzandım ve yorganımı başıma kadar çektim.

Konuşmaya, ağlamaya bile halim yoktu artık.
Sadece uyuyup olanları unutmak istiyordum...

**

"Ah Yıldız. Seni sonunda bulabildim!" Bülent Bey'in seslenmesi ile durup ona döndüm.

"Buyrun Bülent Bey, bir şey mi vardı?"

"Kerim olanları anlattı... Çok geçmiş olsun, Kaya ve Ender nasıllar?"

"Çok şükür ki kazayı hafif bir şekilde atlattılar. Şu anda iyiler. Sorduğunuz için teşekkürler." dedikten sonra gülümsedim.

"Peki... Sen nasılsın?"

Omuzlarımı silktim, "İyi olmaya çalışıyorum diyelim."

Ayaküstü ufak konuşmamızdan sonra Emir'in yanında gidip elimdeki dosyaları verdim. Sandalyeme oturup derin bir nefes aldım. Dün geceden beri kendime gelemiyordum bir türlü. Kerim durmadan arayıp mesaj atsa da hiç cevap vermiyordum.

Bir saat önce Mert, Kerim'in zoruyla iyi olup olmadığımı öğrenmek için beni aramıştı.
Mert'in anlattığına göre Kerim başta neden böyle davrandığımı anlamamıştı. Sebebini öğrendikten sonra aramaları ve mesajları daha da artmıştı. Bir zaman sonra da onu engellediğim için kafam rahatlamıştı.

"Yıldız! Bir saattir sana sesleniyorum bacım ya, nerelere daldın yine?"
Başımı iki yana sallayıp bana seslenen Emir'e döndüm.

"Ha? Bir şey mi oldu?"

"Bize değil de sana bir şeyler olmuş belli. İyi misin?"

"İyiyim iyiyim, merak etme." dedikten sonra zorla gülümsedim.

Yorucu bir iş gününden arda kalan süreyi kendi başıma yürüyüş yaparak geçirmiştim. Yalan yok, gerçekten de iyi gelmişti.

Yanımdan geçen kediden birkaç adım uzaklaşıp yürümeye devam ettim. Yıllardır kediler benden, ben kedilerden nefret ederdim.

"Benden daha ne kadar kaçmayı düşünüyorsun?"
Kerim'in sesini duymam ile vücudum bana ihanet ederek, yürümeye devam etmek yerinde durdu. Gözlerimi sıkıca kapatıp derin bir nefes aldıktan sonra solumdaki Kerim'e döndüm.

"Senden kaçtığım yok. Sadece artık senin yüzünü görmek istemiyorum diyelim."

Benden bir adım uzaklaştı, "Benim yüzümü görmek istemiyorsun, öyle mi? Peki. Bu son görüşün o zaman."
Gözlerindeki kırgınlık üzülmeme neden olmuştu. Suç onda olsa da kendimi suçlu hissetmeye başlamıştım. Bu da sinirlenmeme neden oluyordu.

Hiçbir şey söylememe izin vermeden sözüne devam etti.
"Farkında mısın bilmiyorum ama, her seferinde benim açıklamama izin vermeden çekip gidiyorsun. Konuşmama izin vermeyip, kendi kafanda kurduğun düşüncelerin doğru olduğuna inanıyorsun."

"Kafamda kurduğum falan yok. Basbayağı kanıtlar gördüm. Fotoğraflar gördüm. Gerçek gözlerimin önünde iken senin yalanlarını dinlemeye vaktimi harcayamam."

"Ne fotoğrafları Allah aşkına? Ne saçmalıyorsun?"

Sinirlerim gerilmeye başlamıştı. Ağlamamak için kendimi zor tutarken artık sesimin tonu yükselmeye başlamıştı. Telefonumdan fotoğrafları açıp, telefonu Kerim'in gözüne sokarcasına uzattım.

"Şahika peşine adam takmış. Bana acil işim var dedikten sonra bir kadın ile kahve içmeye gitmişsin. Sonra da el ele sahil kenarında yürümüşsünüz... Fotoğrafları gördüm Kerim! Öyle bir şey olmadı demeye çalışma!"

"Sen de gidip Şahika'ya inanıyorsun, öyle mi? Şahika'nın nasıl biri olduğunu en iyi sen biliyorsun Yıldız yapma şunu! Yanımdaki kuzenimdi! Aylardır görüşmemiştik ve buraya gelince beni görmek istemişti! Yan yana yürüdüğümüz fotoğraflarla oynayıp el ele tutuşuyormuşuz gibi yapmış işte!"

Gözlerimi devirdim.
"Benden buna inanmamı bekleme."

Sinirle güldü, "Evet. Sen gerçeklere inanma, git Şahika'nın saçmalıklarına inan! Ben gerçekten yoruldum artık Yıldız! Bana bir türlü güvenememenden yoruldum! Ben senin için her şeyi geride bırakmışken bana güvenmeyerek bir yabancı gibi davranman canımı yakıyor. Sen benim canımı yakıyorsun, anlıyor musun?"

Sözleri kalbime hançer gibi batarken yutkunamadım. Haklıydı, ona güvenemiyordum. Ama suç onda değildi. Yaşadığım onca şeyden sonra birine güvenmek kolay değildi.

Onun canını bilerek yakmamıştım...
Asla ama asla onu kırmak, üzmek, canını yakmak istemiyordum...
Ama hiç farkına varmadan böyle bir şeyi başarmıştım...

"Anlıyorum..." yutkundum, "Canını yaktığımı bilmiyordum... Eğer canını yakıyorsam sana bir daha yaklaşmam, karşına da çıkmam, söz."
Gözlerimi kaçırdım. Akan birkaç gözyaşını hızla sildim.

Bu sefer ben onun konuşmasına izin vermedim.
"İyi günler." dedikten sonra yoluma kaldığım yerden hızla devam ettim. Dolan gözlerim görüşümü kapatmaya başladığında yaşların akmasına izin verdim.

Onunla böyle olmak benim de canımı yakıyordu...
Kerim karşımda perişan halde iken onun bu halinin sebebi olmam içimi parçalıyordu...
Ama ne olursa olsun onun canının yanmasına sebep olmak istemiyordum.

O yüzden en iyisi ondan uzak durmamdı...

Bölüm Sonu

Selllllam!
Kısa bir bölüm ile geldim biliyorum. Ama söz önümüzdeki bölümlerde daha uzun ve daha iyi yazmaya çalışacağım.
Sizi seviyorumm <3

𝑺𝒆𝒓𝒆𝒏𝒅𝒊𝒑𝒊𝒕𝒚 | ʏɪʟᴋᴇʀ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin