2.2

428 36 40
                                    

"Beni unutmanı istemiyorum Yıldız. Hep senin aklında kalmak istiyorum..."

Kerim'in sözleri karşısında öyle şaşırmıştım ki, hiçbir şey söyleyemeden öylece bakakalmıştım.

Garip sessizliği bölen Kerim'in telefonu olmuştu. Telefonunu eline alıp kimin aradığına baktıktan sonra telefonu kulağına götürdü.

"Efendim Şahika.... Hayır şirkette değilim, arkadaşımın şirketine geldim.... Hayır şu an gelemem."
Gözleri beni bulduğunda bakışlarımı hızla kaçırdım.

Sevgilisinin sorularına net cevaplar veriyordu. Ama sesi soğuk değildi, çok yumuşak ve anlayışlı bir tonda konuşuyordu.
"Bilmiyorum akşam Mert ile yeni açılan bir mekana gidecektik... Hayır... Ben şirkete gelince yanına uğrarım, konuşuruz tamam mı? Hadi görüşürüz."

Aramayı sonlandırdıktan sonra hiçbir şey olmamış gibi rahat ifadesiyle bana döndü. Gözlerimi devirip yerimde dikleştim.
"Sevgilinle iyi anlaşıyorsunuz galiba?"

Hiçbir cevap vermeyip elindeki telefonunu döndürmeye devam etti.

"Baya da yakıştınız bu arada, yemekte söylemeyi unuttum. Ama dikkat et zehirli akrep gibidir, beklemediğin anda basar zehri yığılır kalırsın. Sonra Yıldız demedi deme!"

Bu sözlerime alayla sırıttı. Hiçbir şey demeden telefonunu bırakıp kollarını masanın üzerine yerleştirdi.
"Ee? Sana bilinmeyen numaradan yazan kişi Barış değilmiş yani?"

"Sen ne garip birisin ya? Konu değiştirme hızın benim internet bağlantımdan daha hızlı hah!"
Sözlerime güldüğünde sorusunu cevapladım.

"Ay evet o değilmiş. Tüm konuşmaları duydun işte neden yine soruyorsun?" dedim bıkkınca.

Yüzündeki sırıtması yerini muzip bir gülüşe bıraktı ve konuşmasına devam etti.
"Bilmem bir de senden duymak istedim. Neyse, Bilinmeyen kişinin kim olduğunu hakkında bilgin var mı peki?"

Omuzlarımı kaldırıp indirdim, "Hayır hiçbir bilgim yok."

"Peki onunla konuşmaya devam edecek misin?"

"Onu Barış sandığım için ona öyle kötü sözler söyledim ki, bana hâlâ mesaj atmak isteyeceğini sanmıyorum."

"Belki atmak ister, nereden bilebiliriz ki?"
Onu onayladım. Zaten bu konuda birilerinden fikir almam gerekiyordu, sayesinde bu işi de halletmiştim.

"Evet, ona bir özür borcum var. Umarım affeder..."
Söylenecek sözümüz kalmadığında ikimiz de İstanbul'un güzel manzarasını izlemeye başladık.

Onunla konuşmak kendimi daha iyi hissetmeme neden olmuştu. İçimdeki garip his yine ortaya çıkmıştı...
Midemin üzerine bir fil oturmuş gibi bir histi bu. Ciğerlerim ıslak sünger gibi ağırlaşmıştı sanki. Derin bir nefes aldığımda o sular birden akıp gidiyor, eski haline geri dönüyordu. Ama biraz sonra yine su doluyordu...

Bu hisler böyle açıklandığında çok kötü gelse de bu hisse kısa sürede alışmıştım. Garip ama güzel bir histi...
İnsana yaşadığını hissettiriyordu sanki...

Emir'in bana gönderdiği merak dolu mesajlarını fark ettiğimde Kerim'e döndüm.
"Benim işime geri dönmem gerek. Hoşçakal."

Yüzündeki tebessüm birden yok olmuştu. Çok... Mutsuz görünüyordu...
Neden birden üzülmüştü ki?

"Peki. Bir daha görüşürüz o zaman?"

Güldüm, "Görüşürüz."

**

Gönderen: Yıldız
Selam.

Gönderen: Yıldız
Olanlardan haberin vardır herhalde.

Gönderen: Yıldız
Ben sana yazdığım kötü sözler için çok ama çok özür dilerim...

Gönderen: Yıldız
Senin Barış olduğunu sanıp sinirlerime engel olamamıştım...

Gönderen: Yıldız
Şimdi beni affeder misin bilemem

Gönderen: Yıldız
Ama bu konuda gerçekten çok üzgünüm, gerçekten çok özür dilerim...

Tırnaklarımı istemsizce kemirirken, engellemesini kaldırdığım Bilinmeyen kişinin cevap yazmasını bekliyordum.
Mesajı gördüğü anda hızla yerimden kalkıp odanın içinde dolaşmaya başladım.

Gönderen: Bilinmeyen
Evet olanları duydum.

Gönderen: Bilinmeyen
Senin hiçbir suçun yok, üzülme lütfen.

Gönderen: Bilinmeyen
Senin yerinde kim olsa aynı tepkiyi verirdi zaten.

Gönderen: Bilinmeyen
Önemli olan gerçeği görmüş olman...

Gönderen: Yıldız
Affettin mi yani?

Gönderen: Bilinmeyen
Ben hiç sana küs kalır mıyım, o nasıl söz?

Gönderen: Yıldız
Kalmaz mısın?

Yüzümde beliren salak gülümsemeye engel olmamıştım. Onunla tekrar konuşmak güzel hissettirmişti...

Gönderen: Bilinmeyen
Asla *kalp emojisi*...

"Yaaa..." ağzımdan istemsizce çıkan sözler kaşlarımı çatmama neden oldu.

"Ay Yıldız kendine gel! Kalk elini yüzünü yıka iyice garip bir şey oldun!" kendi kendimi azarlayıp banyoya gittim. Elimi yüzümü iyice yıkadıktan sonra aynada kendime baktım.

Yanaklarım kızarmıştı...

"Neden böyle oldu ki şimdi?"

Oflayıp yüzümü havlu ile sildim ve aşağıya indim. Halit Can odasında uyuyordu, annem ise alışverişe gitmişti. Bu yüzden rahattım.

Kendime kahve hazırlayıp oturma odasına geçtim. Ayaklarımı uzatıp iyice yayıldıktan sonra gülümsedim. Uzun zamandır bu kadar rahatlamamıştım...

"Kaoslar da ortadan kalktığına göre biraz keyif çatabiliriz..."

Kahvemden birkaç yudum aldıktan sonra televizyondaki kanalları gezmeye başladım. Derken kapı zili çaldı.

"Allah Allah, annem daha yeni çıktı. Bir şey mi unuttu acaba?"
Yerimden zorla kalkıp terliklerimi şapırdatarak kapının yanına gittim.

Kapıyı açtığımda karşımdaki kişi şaşırmama neden olmuştu. Ben annemi beklerken, onun yerine Kerim gelmişti.

"Kerim?"

Bölüm Sonu

𝑺𝒆𝒓𝒆𝒏𝒅𝒊𝒑𝒊𝒕𝒚 | ʏɪʟᴋᴇʀ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin