4.0

288 32 44
                                    

"Sonra da Halit, Halit Can'ı bulup bana getirdi. O an oğlumun kokusunu içime çektiğimde hayata tekrar döndüğümün farkına vardım. O günlerde tek destekçim baş düşmanım Ender'di. Bana yaptığı iyilikleri asla unutmayacağım..." yutkundum.

Kerim ile kahvemizi içerken ona Halit Can'ın bulunma hikayesini anlatıyordum. Ayrıca Şahika'nın kötü yanını göstermek için iyi bir örnekti.

"Sen çok güçlü bir kadınsın Yıldız. Başından geçen tüm zorluklara rağmen dimdik duruyorsun. Bir daha olmayacaktır diyerek insanlara çabuk inanıyorsun, evet. Ama bu senin kalbinin temiz olduğunu gösteriyor. Kalbin öylesine temiz ki, etrafındaki insanların kötülüğü içinde çamura saplanmış ve batmamaya çalışıyor. Ama merak etme, seni o çamurdan kurtaracağım... "

Kerim'in sözleri her zaman olduğu gibi yine kalbimi eritmişti. Her seferinde, beklenmedik bir anda pat diye böyle sözler söylüyordu. Belli etmemeye çalışsam da, o bana yakın olduğu her an utanıyordum.
İlk tanıştığımız zamanlarda midemde hep garip bir his vardı. Hep kalbim hızlanıyordu. Aslında hâlâ öyle.
O zamanlar bunlara önem vermesem de nihayet sebebini anlamıştım.
Sebebi, onun yanında çok heyecanlanmamdı. Onun yanında utanmamdı, onun yanında kendimi hep mutlu hissetmemdi.
Sebebi O'ydu...

Gülümsedim. Bu sözlere verecek bir cevabım yoktu. Onun yerine önce hesabı ödeyip kafeden çıktık. Arabaya doğru salınarak yürürken ondan kendisini anlatmasını istedim. Ailesini, çocukluğunu, nasıl Argun Holding'e geldiğini...

"Çocukluğum çok güzel geçti. Çok mutluydum. Dertsiz tasasız mükemmel bir çocukluk geçirdim. Ama her güzel şeyin bir sonu var derler ya, öyle oldu. Babam... İflas etti. Sonra da parçalara ayrıldık... Dağıldık... Bir daha da eskisi gibi olamadık..." yutkundu, "Senin zor günlerinde destekçin Ender'di ya, benim de o zor günlerimde destekçim Mert'ti. Onun sayesinde hayatıma devam etmem gerektiğini hatırladım. Başıboş gezmek yerine bir şekilde iş bulup para kazanmam gerektiğini hatırladım. Sana yalan söylemek istemiyorum. O yüzden her şeyi tüm doğruluğu ile anlatacağım."

Bal rengi gözlerini gözlerimden çekip etrafa bakınmaya başladı.

"Ben Argun Holding'e gelmeden önce, Argun Holding'e ilk girdiğimdeki planlarımızı başka holdinglerde uyguluyorduk. Kaleleri içten fethediyorduk."

"Hırsızdın yani?" dedim kaşlarımı çatıp. Bana doğruyu söylemesi güzeldi ama onun bir hırsız olmasını kabul edebilir miydim bilmiyordum.

Omuzlarını silkti, "İstersen öyle de. O sıralar Mert ve benim gözümüzü hırs bürümüştü. Babamın iflas etmesinde katkısı olan her holdingi alaşağı etmek istiyorduk. Yaptık da. Sonrasında böyle bir işi artık devam ettiremeyeceğimi anladım. Yaptığım her şey birer hataydı. Ama sonra işler tamamen değişti... Çünkü intikam ve hırs dolu karanlık hayatıma bir ışık parladı... " gözlerime tekrar döndü.

"Seni ilk gördüğüm andan sonra, senin deyiminle hırsızlığı bıraktığım için kendime teşekkür ettim. Biliyordum, kimse bir hırsızı yakınında istemezdi. Hele ki Yıldız Yılmaz; kocasının yaptıklarından sonra hamile bir halde karşısında dimdik durup onu rezil eden kadın. Böylesine güçlü bir kadın beni tek bakışıyla bitirebilirdi. Bu yüzden kendime daha iyi biri olmak için söz verdim. Ama... Verdiğim sözü tutamadım... Halit'in sana yaptığı şeyleri öğrendikçe içimde sönmeye yüz tutan hırs tekrardan alevlenmeye başladı. Çok sinirlendim, onu bitirmek istedim! Holdinge girdiğim gün asansörde karşılaşmamız beni kendime getirdi. Dedim ki, "Kerim. Sen bu kadın için daha iyi biri olmak istedin. Şu an tam tersi olmaya devam ediyorsun! Kendine gel!" ve asansörden indiğinde, ismimi sana söylediğim anda holdinge girme amacımı değiştirdim. O andan sonra amacım iyi bir işimin olması ve sana daha yakın olabilmemdi. Amacım hâlâ değişmedi. Buna emin olabilirsin."

Hiçbir şey diyemedim. Yolun ortasında durup öylece gözlerine baktım. Gözlerini kaçırmadan bana bakıyordu. Yalan söylemiyordu.
"Beni artık görmek istemeyeceksin. Beni sevmeyeceksin. Değil mi? Hırsız birini neden yanında isteyesin ki? Sen de haklısın..."

"Öyle bir şey demedim!" dedim panikle, "Ne diyeceğimi bilmiyorum Kerim. Düşünmem gerek. Bana yalan söylemediğini biliyorum. Eğer hırsızlığı bıraktım diyorsan, bıraktığına inanıyorum. Ama bu yine sözünden dönmeyeceğin anlamına gelmiyor. Hem... Polise yakalanacağını hiç düşünmedin mi? Hapse düşeceğini hiç düşünmedin mi? Bencilce gelecek belki, ama ya sensiz kalırsam? Ya ben seni tamamen hayatıma aldığımda tutuklanırsan?"
Endişeliydim. Onu daha yeni bulmuşken kaybedemezdim.

"Tutuklanırsam beni beklemez misin?" dedi masumca.

Nefesimi bırakıp başımı eğdim. Kafam çok karışıktı. Bundan sonra gerçekleşebilecek olan her ihtimal mantıksız geliyordu.
Ne olurdu yani, hiç bu işlere kalkışmasaydı?

Sessizliğim onu hayal kırıklığına uğratmıştı. Ama bir yandan da bana hak veriyordu. O yüzden o da bir şey demedi. Asla göz göze gelmeden yürümeye devam ettik. İkimiz de mutsuzduk. Sohbet edip güzel vakit geçireceğimiz bir kahve arası olacağını düşünürken ne hallere gelmiştik.

Bu sessizlikten yararlanarak Kerim'in söylediklerini kafamda düşünmeye başladım. Yaptıkları hiç doğru değildi. Ama değişmek istiyordu; benim için değişmek istiyordu.
En azından yalan söylemeden açıkça anlatmıştı her şeyi. Bana yalan söyleseydi daha da kötü olacaktı kesin.

Ona bir şans daha vermek istiyordum. Onun gerçekten iyi biri olduğunu ispatlamak istiyordum.
Ama... Ya değilse?
Ya kendimi kandırıyorsam?

Ama şimdi anlamıştım. Her şeyin mantıklı bir açıklaması olamazdı. Zaten aşk mantıklı değildi ki. Bazen kafana estiği gibi davranman gerekirdi. Oysa ki ben her zaman kendimi güvene almaya baktım. Maceraya değil de, annemin bahsettiği evlenip koca parası yemeye baktım. Artık bundan bıkmıştım.

Bazen aşk, risk almak demekti.
Aşkı doğru yaşamak için, gerçekleşmesi çok düşük ihtimal olan bir şey için bile risk almak gerekirdi.

Ve ben...
Uzun zaman sonra risk almaya hazırdım...

Kendimden emin bir şekilde durdum ve Kerim'e döndüm. Ona baktığımı fark ettiğinde durup gözlerime döndü. Bir şeyler söylemek istediğimi o da anlamıştı.

"Ne var biliyor musun? Artık her şeyi sağlama almaktan bıktım. Başkalarının istediği gibi yaşamaktan bıktım. Artık hata yapmak istiyorum. O hatalardan ders çıkarmak istiyorum. Gerekirse aynı hatayı tekrar yapmak istiyorum. Ama annemin yaşamamı istediği bir hayatı yaşamak istemiyorum. Uzun zaman sonra içimde filizlenen duyguları söndürmek istemiyorum. Sevmek istiyorum. Seni sevmek istiyorum. Önceden yaptığın hatalar umrumda değil. Sana güvenmek istiyorum. Yanımda olacağını bildiğim için yanında olmak istiyorum. Artık şoförlü arabalarda değil, senin bahsettiğin motorunda yolculuk yapmak istiyorum. Korksam da, düşecek gibi olsam da, beni koruyacak, sıkıca sarılabileceğim biri olsun istiyorum... ve o kişinin sen olduğunu biliyorum..."

Hızlı hızlı söylediğim sözler onu şaşırmıştı. Afallamış bir şekilde bana bakıyordu. Kaşları havalanmıştı. Baktıkça daha da bakasımın geldiği gözlerini birkaç kez kırptı ve yutkundu. Söylediklerimi sindirmeye çalışıyordu. Yüzündeki şaşkınlık ifadesi silinip yerini sıcak bir tebessüme bıraktı.

"Ayrıca eğer tutuklanırsan seni mahvederim." dedim parmağımı ona tehditle sallayarak.

Başını iki yana sallayıp güldü ve beni kendisine çekip sıkıca sarıldı. Ona olumsuz yanıt vereceğime kendisini öylesine hazırlamıştı ki şu anda ne kadar şaşırdığının farkındaydım.
Ama küçük bir çocuk kadar heyecanlı ve mutluydu.

Ellerimi sırtına yerleştirdim. Sıcacık kollarının arasında gözlerimi kapatıp öylece durdum. Huzur veren kokusunu içime çekerken bu anın bitmemesi için içten içe yalvarıyordum.

"Sana söz, bensiz kalmayacaksın güzel gözlüm..."

Bölüm Sonu

𝑺𝒆𝒓𝒆𝒏𝒅𝒊𝒑𝒊𝒕𝒚 | ʏɪʟᴋᴇʀ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin