"Tamamdır hayatım. Geliyorum."
Ender'in telefon konuşmasını sonlandırmasıyla yerinden kalktı.
"Kusura bakmayın biraz erken gitmem gerek. Kaya beni almaya geliyor."Gülümseyip Ender'ime sarıldım. O restorandan çıkarken Kerim bizden izin isteyip masadan kalktı. Garson ile bir şeyler konuşurken Barış ile yalnız kalmak garip hissettirmişti.
Bana bu kadar iyi davranılmasına alışık olmadığım içindi herhalde.Ufaktan ona bakmaya çalıştığımda bana baktığını gördüm. Garip bakışlarımı fark edince kıkırdadı.
Utanmıştım. Barış öylesine iyi biriydi ki onun benimle muhattap olması bile mucizeydi sanki. Kendi kendime yarattığım iç savaş sonrasında bu günlerde yaptığım saçma sapan şeyler dolayısıyla kendimi azarladım. Hak etmiştim.Ciddileşip bana rahatsızlık veren bu ortamdan biraz soyutlanmak için telefonumu açtım.
Gönderen: Bilinmeyen
Hiç hal hatır sorduğun yok.Gönderen: Bilinmeyen
Kırılıyorum bak.Gönderen: Yıldız
Bir bakayım umrumda mı?Gönderen: Yıldız
Aaa, değilmiş!Mesajımı gördüğünde sırıttım. Onunla konuşurken yaşadığım tüm günlük stresim kayboluyordu sanki.
Gönderen: Bilinmeyen
Üzdün be...Gönderen: Bilinmeyen
Neyse geçer birazdan alıştım artık.Gönderen: Bilinmeyen
Eee nerelerdesin anlat da günüm güzelleşsin.Gönderen: Yıldız
Bir projenin mekan dekorasyonunu hazırlıyoruz.Gönderen: Bilinmeyen
-ruz? Kesin erkek vardır orada.Gönderen: Bilinmeyen
Yaklaşma onlara bak çirkin pis kaka hepsi.Barış'ın telefonu çalıp masadan kalkarken ona ufak bir bakış atıp telefonuma geri döndüm.
Gönderen: Yıldız
Sen cidden kafayı yemişsin.Gönderen: Bilinmeyen
Şaka yapıyorum güzelim hemen inanma şöyle *gülücük emojisi*Hayatımda en fazla iki-üç kez birileri bana güzelim demişti. Bunu tekrar görmek farklı hissettirmişti...
Güzel hissetmek için illa birinin güzelsin demesine gerek var mıydı?
Yoktu.
Ama birinden bunu duymak güzeldi...
Hatta birinin sana güzelim demesi daha da güzeldi - tabii, o kişi nefret ettiğin biri değilse. Bilinmeyen kişi kimdi bilmiyordum. Ama ondan nefret etmediğim kesindi.Masaya gelen Kerim ile telefonumu kapatıp masaya bıraktım. Kerim yanımdaki sandalyeye oturduğunda yerimde kıpırdadım.
Ben ona bakmamak için büyük bir çaba sarf etsem de o oturmuş beni izliyordu sanki.
O anda içten içe onu kıskandım.
Nasıl böylesine rahat olabiliyordu?
Nasıl attığı her adımdan böylesine emindi?"Utandın mı sen? Yanakların kızarmış."
Kerim'in bu sözüyle yanaklarımı ellerimle kapattım. Kerim yüzümü inceledikten sonra güldü, "Çok tatlısın." dedi kısık sesle.
Yutkunup etrafa bakındım, "Iıı... Gitsek mi ya artık? Geç oldu sanki. Hem oğlum da uyanmıştır artık. Ona bakmam gerek. Evet, gideyim ben."
Paniklememi fark edince güldü."Tamam o zaman. Sen nasıl istiyorsan öyle olsun."
Ayağa kalktığımda görevli kadının getirdiği ceketimi giydim.
"Hesabı ben ödeyeceğim hiç itiraz etmeye kalkma."
Kerim bu sözlerime karşılık gülüp ayağa kalktı, "Ben ödedim bile. Ama eğer illa hesap ödemek istiyorsan bir ara bana bir kahve ısmarlarsın herhalde."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑺𝒆𝒓𝒆𝒏𝒅𝒊𝒑𝒊𝒕𝒚 | ʏɪʟᴋᴇʀ
Fanfictionꜱᴇʀᴇɴᴅɪᴘɪᴛʏ: "ᴛʜᴇ ᴏᴄᴄᴜʀʀᴇɴᴄᴇ ᴀɴᴅ ᴅᴇᴠᴇʟᴏᴘᴍᴇɴᴛ ᴏꜰ ᴇᴠᴇɴᴛꜱ ʙʏ ᴄʜᴀɴᴄᴇ ɪɴ ᴀ ʜᴀᴘᴘʏ ᴏʀ ʙᴇɴᴇꜰɪᴄɪᴀʟ ᴡᴀʏ." (Olayların mutlu veya faydalı bir şekilde tesadüfen meydana gelmesi ve gelişmesi.) [Eğer Yasak Elma dizisinden tanıdığımız Yıldız ve Kerim bambaşka bir ş...