"Ya Emir saçmalama git fotokopisini çektir şunların!"
"Olmaz diyorum Yıldız! Kıza ayaküstü kırk tane yalan söyledim şimdi de asistan gibi fotokopi mi çıkartayım?!"
Emir'e nefret dolu bakışlarımı atarken hırsla kağıtları topladım. İki adım öteye gidip fotokopi çektiremiyordu beyefendi!
Hızla çalışma odamızdan çıkıp fotokopi makinesinin yanına gittim.
"Daha kargalar kahvaltı bile yapmadan ofise geliyorum, üstüne üstlük bir de Emir ile uğraşıyorum. Sen bana sabır ver yarabbim!"O anda aklıma hiç fotokopi makinesine dokunmadığım geldi...
"Nasıl çalışıyor ki bu?"
Ellerimi belime yerleştirip makine ile bakışmaya başladım.
Bana saatler gibi gelen süre sonunda Barış'ın gülerek yanıma yaklaştığını gördüm.
"Hayırdır? Makine ile aşk mı yaşıyorsunuz?""Ay Barış hiç espri çekecek halim yok. Bana şu makineyi nasıl çalıştıracağımı açıklasan öyle güzel olur ki!"
Elimdeki kağıtlara baktıktan sonra konuştu, "Bir şartla.""Neymiş o şart?"
"Beraber gün batımını izleme planımız vardı ya, onu bugün yapıyoruz."
Omuzlarımı silkip kabul ettim.
Bana fark etmezdi sonuçta.Barış bana hangi düğmelere basacağımı anlattıktan sonra tüm kağıtların fotokopisini çekti ve bana uzattı. Gülümseyip kağıtları aldım ve teşekkür edip bizimkilerin yanına geri döndüm.
Kağıtları Emir'in gözlerine sokarcasına gösterip masaya bıraktım. O sırada içeriye elleri kahve kupalarıyla dolu Caner girdi.
"Buyurunun efendim kahveleriniz.""Caner sen bir tanesin! Teşekkür ederim!"
"Biliyorum Yıldız'cığım. Ama bazen düşünmüyor da değilim; keşke benden bir tane daha olsaydı! Entrikalara yetişmekte zorlanıyorum ya!"
"Biz bir tanesi ile zor uğraşıyoruz ikincisine hiç gerek yok kardeşim." Emir'in sözlerine hak verdim. İki tane Caner mi? Allah korusun!
"Onu boşverin de, Şahika şeytanında tık yok. Kesin bir şeyler planlıyor bak Caner demişti dersiniz!"
"Planları hazır Caner'ciğim, sen merak etme." Aklıma yine davette söyledikleri gelmişti. Modum anında düşmüştü. Kahvemden yudum aldım ve masaya bıraktığım kağıtları düzene sokmaya başladım.
Yarım saate yakın bir süre sonrasında kapı açıldı.
"Yıldız, telefonunu fotokopi makinesinin yanında unutmuşsun."
Barış'ın sesi ile başımı kaldırdım. Bana uzattığı telefonumu aldım.
"Hiç farkına varmamışım, teşekkür ederim."Barış odadan çıkarken telefonuma gelen mesaj gelmişti.
Gönderen: Kerim
Günaydın :)Gülümsememe engel olamazken ona aynı mesaj ile cevap verdim. Dün beraber yürüyüşümüzün ardından beni eve kadar bırakmıştı. O sırada ona olan kahve borcumu hatırlatıp ona kolayca ulaşmam için telefon numarasını vermişti.
Bünyem Halit'in kaba hakaretlerine o kadar alışmış ki gerçekten nazik ve centilmen insanların olduğunu unutmuşum.Gönderen: Yıldız
Günaydın.Gönderen: Kerim
Yürüyüşümüz çok eğlenceliydi, bir ara tekrar yapalım.Gönderen: Yıldız
Evet ben de çok eğlendim.Gönderen: Kerim
İş yerinde misin?Gönderen: Yıldız
Evet, sen?Gönderen: Kerim
Ben de az önce geldim.Gönderen: Kerim
Neyse belki işin vardır, sonra tekrar konuşuruz :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑺𝒆𝒓𝒆𝒏𝒅𝒊𝒑𝒊𝒕𝒚 | ʏɪʟᴋᴇʀ
Fanfictionꜱᴇʀᴇɴᴅɪᴘɪᴛʏ: "ᴛʜᴇ ᴏᴄᴄᴜʀʀᴇɴᴄᴇ ᴀɴᴅ ᴅᴇᴠᴇʟᴏᴘᴍᴇɴᴛ ᴏꜰ ᴇᴠᴇɴᴛꜱ ʙʏ ᴄʜᴀɴᴄᴇ ɪɴ ᴀ ʜᴀᴘᴘʏ ᴏʀ ʙᴇɴᴇꜰɪᴄɪᴀʟ ᴡᴀʏ." (Olayların mutlu veya faydalı bir şekilde tesadüfen meydana gelmesi ve gelişmesi.) [Eğer Yasak Elma dizisinden tanıdığımız Yıldız ve Kerim bambaşka bir ş...