3.4

367 38 91
                                    

"Peşimden gelme artık!"

"Neden böyle tepki verdiğini anlamıyorum! Belli ki Şahika başka şeyler de zırvalamış! Söyle de sana gerçeği anlatayım!"

Hızlı adımlarımı bir anda durdurup arkamdan gelen Kerim'e döndüm. Gözümü nefret bürümüştü birden. Kalbim çok hızlı atıyordu, kesik kesik nefesler alıyordum. Kerim'den olabildiğince hızla uzaklaşmaya çalışsam da arkamdan koşuyordu.

"Eğer Şahika'nın anlattıklarından şüpheleniyorsan neden sana sorduğum anda söylemedin?! Neden o anda gel anlatayım demedin de şimdi diyorsun?! Şimdi de ben duymak istemiyorum! Rahat bırak! Zaten yeterince yordun beni! Artık her söylediğin şey yalan gelecek bana. Her yaptığın hareket sahte gelecek! İçimde tomurcuklanıp yavaş yavaş büyüyen bir sevgi vardı. Ama sen onun üzerine basıp onu mahvettin. Teşekkür ederim. Sevgiye, aşka olan inancımın bir daha yok olmasını sağladığın için teşekkür ederim! Bundan sonra senin için içimde büyüyen tek bir duygu var; o da nefret!"

Söylediklerim öyle keskin ve nefret doluydu ki onun kalbini kırdığımı biliyordum. Ama şu bir yılda yaşadığım her şey bana ağır gelmeye başlamıştı. Bu kadar yükü taşıyacak gücüm yoktu...

Kerim sözlerimi duyduğunda önce şaşırdı, sonra da başını eğdi. Elleri ile yüzünü kapattı. Birkaç kez derin nefesler aldıktan sonra yüzünü ovuşturdu. Elleri hâlâ sakallarında iken başını sol tarafa çevirip gözlerini etrafta dolaştırdı. Gözleri kızarmıştı, yüzü yorgun görünüyordu. O da en az benim kadar bıkmıştı bu olanlardan.

Onu böyle görmek içimi acıtsa da içime dolan nefret daha ağır basıyordu.

"Ben... Özür dilerim..." dedi yutkunarak.

"İşlerin buralara kadar geleceğini bilseydim, sana en başından anlatırdım her şeyi..."

"Ama anlatmadın. Hem kendini, hem beni kırmayı tercih ettin. Şimdi sonuçlarına katlanman gerek. Ayrıca bunu bir özür ile geçiştiremezsin. Bundan sonra beni göremeyeceksin. Çünkü senin olduğun ortamlara gelmeyeceğim... Yani... Bu son konuşmamızdı." dedim. Söylediklerim bana bile ağır geliyordu...

Gözlerimden hızla yaşlar akarken son kez konuştum,"Seninle geçirdiğim her an yalan olsa da çok güzeldi... Teşekkür ederim... Hoşçakal..."
Birkaç adım geri gittikten sonra ona sırtımı döndüm. Burnumu çekip ilerlemeye başlarken sesini duydum.

"Yıldız gitme! Sana yalvarıyorum gitme..." ona döndüm.
Onu ilk defa bu kadar çaresiz görüyordum. İlk defa gözlerimin içine baka baka ağlıyordu. Onu böyle gördüğüm her saniye içim daha da yanıyordu...

"Gitme..." diye fısıldadı tekrar.
"Ben sensiz...nefes alamam..." başını iki yana sallayarak yanıma yaklaştı. Yutkundu ve gözlerimin içine baktı.

Sanki tüm düşüncelerimi okuyabiliyordu...
Sanki içten içe gitmek istemiyorum dediğimi biliyordu...

Gözleri kan çanağına dönmüştü. Yanakları gözyaşları ile ıslanmıştı. Elimi uzatıp o yaşları silmek istesem de yapamadım...

"Şahika'nın sana ne anlattığını bilmiyorum. Bırak da her şeyi en başından anlatayım sana. Noktası virgülü atlamadan hem de. Tüm gerçekliğiyle..."
Tekrar yutkundu, "Sonra... Eğer istersen git... Seni durdurmayacağım..."

Ne diyeceğimi bilmiyordum...
Ona sinirliydim, nefret doluydum ama aynı zamanda da onu böylesine çaresiz görmek istemiyordum...

"İstersen bir daha karşına çıkmam... Ama lütfen önce beni dinle."

Gözlerimi kaçırdım. Dudağımın iç kısmını kemirirken ne yapacağıma karar vermeye çalışıyordum.
Onu dinlesem ne deyişecekti ki?
Kim bilir, belki yine yalan söyleyecekti?

𝑺𝒆𝒓𝒆𝒏𝒅𝒊𝒑𝒊𝒕𝒚 | ʏɪʟᴋᴇʀ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin