2.8

561 42 227
                                    

Telefonun cırtlak sesi ile yüzümü buruşturdum. Dün gece yaşadığım garip olaydan sonra geç saatlere kadar uyuyamamıştım. Gözlerimi her kapattığımda Kerim'i görmek beni yormaya başlamıştı. En sonunda zorlukla uyuyakalmıştım.
Peki ya sabahın köründe arayan kimdi böyle?

Başımı yastıktan kaldırmadan telefonu açıp kulağıma götürdüm.
"Ne var?"
Karşı taraftın güldüğünü duyduğumda arayan kişinin Kerim olduğunu anlamıştım.
"Sana da günaydın güzelim."

"Daha kargaların kahvaltı bile etmediği bir saatte neden beni uykumdan uyandırdın? Umarım haklı sebebin vardır."

"Hadi kalk hazırlan, kahvaltıya gidiyoruz."

"Ne kahvaltısı Kerim ya? Kalkmıyorum, uykum daha önemli şu an."

"O zaman gelip ben kaldırayım?"
Kapıdan tıklatma sesi geldiğinde Kerim'in kapıda olduğunu anladım.
Oflayıp başımı sıcacık yastığımdan ayırdım. Bana bu sabah da rahat yoktu!
"Offf tamam kalktım."

"Hadi bekliyorum."

Telefonu yüzüne kapatıp sinirle yataktan kalktım. O anda kafama dank eden şey ile duraksadım.

Kerim bana güzelim mi demişti?

Ama bu, Kerim'in beni sabahın köründe uykumdan uyandırdığı gerçeğini değiştirmezdi!

Tuvalete gidip elimi yüzümü yıkadıktan sonra üzerimi giyindim. Uykusuzluktan moraran gözaltlarımı görünce ofladım.
Tüm gece uyumazsan böyle olur işte salak Yıldız!
Kendime sövmeyi kesip yüzüme hafif bir makyaj yaptım.
Saçlarımı da taradığımda artık hazırdım. Ayakkabılarımı giydikten sonra tüm bıkkınlığımla kapıyı açtım.

Karşımda, beni gördüğünde yüzünde kocaman bir gülümseme beliren Kerim vardı. Yine tüm pozitifliği üzerindeydi.
"Mutlu musun?" dedim gözlerimi devirerek.

"Hem de nasıl! Hadi gel."
Beraber yürümeye başladık. Dün kahvaltı ettiğimiz restoranı geçtiğimizde kaşlarımı çattım,
"Burada kahvaltı etmeyecek miyiz?"

"Hayır. Seni çok seveceğin bir yere götüreceğim."
Heyecanla söylediği sözler merak etmemi sağlamıştı. Buraya önceden geldiği için farklı yerleri biliyordu herhalde.
Yürümeye devam ettik. Her tarafta ağaçlar ve cıvıldayan kuş sesleri vardı. Bu güzel ortam sinirlerimi yatıştırmıştı. Bunu Kerim de fark etmişti ve karşılığında gülümsemişti.

Sonunda ufak bir kafenin önünde durduk. Kerim'in söylediği gibi, kafenin görünüşünü çok sevmiştim.
Odunlardan inşa edilen kafenin önü rengarenk çiçeklerle süslenmişti.
Berber kafeye girip cam kenarındaki masaya oturduk.

Kerim kahvaltı sipariş ettikten sonra gülümseyerek bana baktı.
"Ee beğendin mi?"

"Beğenmek ne kelime? Bayıldım!" ona gülümseyerek karşılık verdim.
Kafeyi beğenmiş olmam onu mutlu etmişti. Dün akşamki hüzünlü halinden eser yoktu sanki.

Kerim kahvaltılarımız gelene kadar Caner ve Emir ile geçirdiği geceyi anlatmıştı. Salak ikili yine rahat durmamışlardı.
"Az kalsın yangın çıkartacaklardı inanabiliyor musun?!"

"Valla onlardan her şey beklenir."
Garson kahvaltılarımızı getirdiğinde konuşmamızı sonlandırdık. Çaydan bir yudum aldığımda hem aç olduğumu, hem de susadığımı fark ettim.

Birkaç dakika sonrasında Kerim başını kaldırdı. Yüzü sıkıntılı bir hal alınca kaşlarımı çattım.
"Yıldız ben dün gece için özür dilerim. Yaptığım şey çok yanlıştı..."

"Neden özür dilemeye ihtiyaç duydun ki?"

"Senin bana karşılık vermeyeceğini bile bile seni öpmeye kalktım. Bu yaptığım şeyin aramızdaki arkadaşlığı bozacağını düşünmekten tüm gece uyuyamadım."
Elindeki çatalı tabağında gezdirmeye başladı. Bana bakmaya utanıyordu. Yaptığı şeyin beni ondan uzaklaştıracağını sanıyordu...

𝑺𝒆𝒓𝒆𝒏𝒅𝒊𝒑𝒊𝒕𝒚 | ʏɪʟᴋᴇʀ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin