2.1

526 35 37
                                    

"Ay inanamıyorum ya. Şok oldum resmen!"

Ender'in sözlerine katıldım, "Aynen. Ama bağış gecesinden anlamalıydık zaten. Dip dibeydiler, hiç ayrılmadılar."
Başını sallayarak beni onayladı.

Kahvemden son yudumumu alıp saate baktım. Artık işe gitmeliydim.
"Benim işe gitmem gerekiyor Endo'cuğum. Sonra yine haberleşiriz."
Ender'in yanağını öpüp kafeden çıktım.
Oturduğumuz kafe, şirketime çok yakındı. Bu yüzden yürümeyi tercih ettim. Çalmaya başlayan telefonum ile elimi çantamın içine daldırdım.
"Çantanı tıka basa doldurmana gerek var mıydı Yıldız?! " diye kendi kendime söylendim.

Sonunda telefonumu buldum ve hiç bekletmeden aramayı cevapladım. Arayan kişi Emir'di.
"Alo Emir, merak etme bu sefer uyuya kalmadım geliyorum."

"Yıldız. Caner ve benim sana söylememiz gereken bir şey var. Acil."
Kaşlarımı çattım. Sabah sabah yine neler olmuştu acaba?
"Tamam, şirkette misiniz?"

"Evet."

"Tamam hemen geliyorum."
Telefon konuşmasını sonlandırıp hızla şirketin giriş kapısından içeri girdim.
Kim bilir bu sefer kim kimi zehirlemişti?
Kaossuz günümüz geçmiyordu ki!

**

"Hah, Yıldız. Hoş geldin bacım."

"Ay Emir umarım önemli bir şeydir. Sen acil deyince dört nala geldim yemin ederim. Bak nefes nefese kaldım."

Yerime oturup soluklandım. Ben nefesimi düzene sokarken Caner ve Emir birbirlerine garip bakışlar atarak anlaşmaya çalışıyorlardı.
Caner kaşlarını çatıp "O ne demek Emir? Anlamıyorum." diye çemkirdi.

Emir gözlerini devirdi, "Önce sen konuş demeye çalışıyorum gerizekalı."

"Ay biriniz söyleyin artık, yeter şiştim!"

Sonunda ikisi de cesaretlerini toplayıp ciddileştiler. Karşımdaki sandalyelere oturdular ve bana baktılar.
İlk konuşan kişi Emir olmuştu, "Yıldız, hani bu Barış denen pis herif sana bilinmeyen numaradan mesaj atmıştı ya."

"Ee, bunu size ben söyledim zaten."

Bu sefer sözü Caner devraldı, "İşte biz bu herifin doğru söylediğine inanmadık. Gidip araştırdık."

"Yalanmış! Sana mesaj atan kişi Barış falan değilmiş!"

"Ne?"
Ağzım şaşkınlıktan bir karış açılırken ağzımdan ne? dışında başka hiçbir söz çıkamamıştı. Şaşkınlıkla bir Caner'e, bir Emir'e bakıyordum. Söyledikleri doğru muydu?
Doğru değilse tamam da, ya doğruysa?

Kendime gelip dudaklarımı kapattım. Yutkunup birkaç saniye düşündüm ve karşımdaki ikiliye geri döndüm.
"Nereden öğrendiniz bunu?"

"Biz Barış'ı araştırmaya başladığımızda ilk hedefimiz bir şekilde Barış'ın telefonunu almaktı. Gün içerisinde onu şirkette olabildiğince takip ettik. Onu boş bir toplantı odasında bir kız ile bulduk. Senin onu sarmaş dolaş gördüğün kız ile. Ona bir şeyler anlatıyordu. Onu ikna etmeye çalışıyor gibiydi. "

Sözlerine Emir devam etti,"Kıza Merak etme onunla aramızda hiçbir şey olmadı inan bana! demişti. Kız ona Ama ona aylarca gizli numaradan mesaj atmışsın! deyince Barış Öyle bir şey yok! Onu tavlamak için yalan söyledim! dedi. Biz bu sözlere çabucak inanacak kişiler değiliz bildiğin gibi. Gidip çevresini, sosyal medya hesaplarını, kısacası her şeyini araştırdık. En sonunda da sana mesaj atan kişinin gerçekten Barış olmadığını anladık. "

Duyduklarım ağır gelmişti. Bir yalana daha salak gibi inanmıştım. Kendi kendime söylenmeden edemedim;
Yine beni şaşırtmadın Yıldız Yılmaz. Yine saçma yalanlara inandın. Yine kırıldın, en önemlisi yine aldatıldın! Aşk sana göre değil anla artık!

𝑺𝒆𝒓𝒆𝒏𝒅𝒊𝒑𝒊𝒕𝒚 | ʏɪʟᴋᴇʀ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin