Sessizce arabanın kapısını kapattım. Etrafımda sadece kuş cıvıltıları vardı. Arabanın içinde biraz uyuduktan sonra kendime geldiğimi hissediyordum ama Melek haklıydı, arabada uyumak berbat bir fikirdi. Biraz ilerideki çalıların arkasından konağa bakmaya başladım. Çok fazla bir hareketlilik yoktu. Kâhyanın bahçedeki işlerle uğraştığını gördüm. Saatime bakarken acaba bu saatlerde uyanmıyorlar mı diye düşünürken hareketliliğin olduğunu anladım. Konaktan Sancar çıkmıştı, arkasından da Yahya geliyordu. Daha iyi görebilmek için çalılara biraz yaklaştım, o sırada Kavruk'u gördüm. Tabii ya.
Sancar kendi arabasına, Yahya kendi arabasına binerken çalılardan uzaklaştım ve aşağıya doğru yürümeye başladım. Arabaları gözden kaybolurken, bende saklandığım yerden çıktım ve gözlerimi Kavruk'un üstüne diktim. Yıllar onu pek fazla değiştirmemişti. Sadece hepimiz gibi o da büyümüştü, şimdi ayaklarının yere daha sağlam bastığını anlayabiliyordum. Kendi etrafında dönerken beni görmesiyle ona el salladım. Yüzüme bir gülümseme yerleştirdim.
"Alaca kuş!" Şaşırmış ses tonuyla bana seslendi. "Ne işin var senin burada?" Etrafta kimsenin olmadığından emin olmak için şöyle bir bakındı. Ona doğru yürümeye devam ettim.
"Kızımı görmeye geldim."
"Ah be alaca kuş." Yüzünde üzgün bir ifade belirdi. Nedenini öğrenmek için kaşlarım merakla çatılmıştı. "Efem senin konağa girmeni yasakladı." Başını olumsuzca salladı.
"Yok artık." Duyduklarımla zaten az olan keyfim, iyice kaçmıştı.
"Dün olanlardan sonra çok sinirlendi." Kollarını arkada birleştirerek bana bakmaya başladı. Onunda üzgün olduğunu anlayabiliyordum. Anlaşılan Sancar bana değil, evdeki herkese terör estiriyordu.
"Ama ben ona anlatmaya çalıştım. Beni dinlemedi bile." Ellerimle kendimi işaret ettim.
"Sefirin kızı Melek'le görüşmeyecek dedi."
Elimi saçlarıma daldırarak derin bir nefes aldım. Bu konağa girmenin bir yolu olmalıydı. Kavruk'un bana hayır diyemeyeceğini biliyordum. O, bu evin yumuşak noktasıydı. Beni bu eve bir tek o sokabilirdi.
"Melek'le konuşmam lazım." Elimle konağı gösterdim. "Beni neredeyse bir gündür görmüyor, merak etmiştir." Bahçe kapısına doğru bir adım atınca önüme geçti. Ne yapıyordu?
"Üzgünüm alaca kuş." Kaşlarını havaya kaldırdı. "Sancar Efe ile konuşsan daha iyi olur."
Sabır bardağımı taşıran son damla buydu. "Benim adım Nare!" Sesimin tonu yükselirken derin bir nefes aldım. Şaşırmış bir şekilde bana bakıyordu.
Kavruk da onun tarafını tutuyordu. Yılların onda hiçbir şey değiştirmediğini düşünürken fena halde yanılmıştım. Buradaki herkes Sancar'ın yörüngesindeydi, hatta bütün Muğla buna dahildi. Neden bu adamı herkes dinliyordu? Onlara dost, bir tek bana mı düşmandı? Ona tapmayan Allah'ın bir kulu bile yok muydu?
"Gediz'le görüşmemi de yasaklamıştır kesin." Bir elim belimde ona bakarak sordum. Birden aklıma o gelmişti. Ona bir şekilde haber vermem gerekiyordu. Tek başıma bu işin altından kalkamayacaktım. Pekâlâ, bir şekilde hallederdim belki ama Gediz işin içinde olursa süreç daha hızlı işleyebilirdi.
Kavruk başını hayır anlamında salladı. "Melek'le görüşemeyeceğini söyledi, Gediz Ağayla ilgili bir şey söylemedi."
Gediz Ağa. Yüzümde bir gülümseme belirdi. Eğer onu hiç tanımasaydım ağa olduğuna inanabilirdim. Yıllarını yurtdışında geçirmiş bir kişinin alabileceği en son sıfat ağalık olurdu herhalde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tamam Mı, Devam Mı?
FanficSeninle beraber bir ev yapmaya çalıştım. Ama kapılar başka tuzaklara açıldı, merdivenler ise bir koridora çıkmadı. Değişmeye başladım. Çenemi kapalı tutmaya, daha ağır başlı, daha güzel, daha az uyanık olmaya çalıştım. Sonra da beni öldürdün, hem de...