Geçmişteki Hayalet - Bölüm 29

428 15 2
                                    

Telefonumu kulağıma götürürken saatime şöyle bir bakış attım. Bu saate kadar uyanıp, kahvaltısını yapmış olmalıydı.

"Anne?" Melek'in şaşırmış sesini duyduğum da yüzüme bir gülümseme yerleştirdim. Dün bütün gün konuşamamıştık, onu özlemiştim.

"Günaydın anneciğim. Ne yapıyorsun?" Arabamın kapısına yaslandığımda sordum.

"Bilmem." Derin bir nefes verdiğini duydum. "Öyle oturuyorum." Yüzündeki bıkkınlığı şu an sanki karşımdaymışçasına görebiliyordum. Ama onu neyin neşelendireceğini biliyordum.

"Bugün seninle bir şeyler yapsak o zaman?" Merakla ne diyeceğini bekleyerek kaşlarımı havaya diktim.

"Çok güzel olur." Hemen neşesi yerine gelmişti, kızımı iyi tanıyordum. "Ne gibi mesela?"

"Acaba evimize gidip ortalığı bir toparlasak mı?" Melek'i mutlu etmek amacım olduğu kadar, aslında bende kafamı dağıtmak istiyordum. Birazcık kızımla zaman geçirmek ve yaşanan şeylerden uzaklaşmak iyi gelecekti.

"Evet anne, lütfen." Yalvarırcasına söylediğinde zaten bu oyunu çok sürdürmeyecektim.

"Tamam canım. Sen hazırlan, ben seni gelip alacağım." Telefonu kapatmak üzereyken Müge Abla ve Gediz'in de evden çıktığını gördüm.

"Tamamdır. Görüşürüz." Melek telefonu kapattığında bende onlara doğru yürümeye başladım.

Evin içinde konuşmak istememiştim çünkü kahvaltı masasında Refika Hanım resmen gözleriyle beni gerilim hattına sürüklemişti. Daha fazla o ortamda da durmak istemediğimden, dışarı çıkıp kızımla konuşma kararı almıştım.

Bugün, büyük gündü. O olaydan sonra sonunda Sancar ve Gediz karşı karşıya gelecekti.

"Nare, kusura bakma." Müge Abla yüzünde üzgün bir ifade bana baktığında ne oldu dercesine kaşlarımı çattım. Neyin kusuruna bakmayacaktım?

"Bugün yurtdışından gelen arkadaşımla yemek yiyecektik, onu unuttum." Anlarcasına başımı salladım. Tabii, dün arkadaşı dönmüştü. Herhalde onun yanında olması gerekecekti, uzun zamandır birbirlerini görmüyorlardı. "Sizin eve geleceğimi söylemiştim ama, gelemeyeceğim."

"Sorun değil." Zamandan bol neyimiz vardı ki? Bunu kafasına takmasına gerek yok dercesine elimi salladım. "Başka zaman gelir, görürsün. Acelemiz yok."

"Bunu telafi edeceğim." Yüzünde üzgün bir gülümseme oluştuğunda Mercedes'in yanına doğru ilerlemeye başladı.

Gediz'de arabasının yanında duruyordu ama bakışları yerdeydi ve orada bir delik açmak istercesine dikkatle bakıyordu. Onların ardından çıkabilirdim, biraz konuşmanın zararı olmazdı.

Ablasının arabaya bindiğini duymasıyla hareketlendiğinde, adıyla seslendim. Eli kapının kolunda kalırken bana baktı.

"Yine birbirinize girmeyin, olur mu?" Elimle onu işaret ettim. "Senin sakin kalacağından eminim de Sancar'ın frenlenmesi gerekebilir."

Hak verircesine başını salladığında konuştu. "Herhalde o da başka bir vukuat yaşansın istemez." Başıyla arabamı işaret etti. "Sen?"

Bugün ne yapacağımdan onu haberdar etmemiştim, sadece ablasıyla mutfakta denk gelince konuşmuştuk.

"Melek'in yanına gideceğim." Marinaya gitmem zaten söz konusu bile değildi. "Oradan da evi temizleye gideriz demiştim. Uzun zamandır doğru düzgün vakit geçiremiyoruz."

Yaşananlardan fırsat kalmıyordu ki.

"Tabii." Artık arabasının kapısını açtığında konuşacağı çok bir şey kalmamıştı, o da ne yapacağından emin değildi. Biliyordum ki, Sancar'ı karşısında gördüğünde kafasındaki düşünceleri ona nasıl aktaracağının hesabını yapıyordu. Ama benim de ona söylemek istediğim son bir şey vardı.

Tamam Mı, Devam Mı?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin