Evimizin vermiş olduğu kavuşma huzuru ne yazık ki o kadar da uzun sürmedi. Çünkü yeniden tüm dikkatimizi davaya vermek zorunda kaldık.
Bir yandan o durumla uğraşırken, bir yandan da evimize yeni gelecek eşyalarımızı ayarlamaya çalışıyorduk. Melek'i bir gün okul çıkışında evimize götürmüştük ve kelimenin tam anlamıyla bayılmıştı. Tabii ki de onun için evin en önemli detayı oldukça geniş bir bahçesinin ve buna da artı olarak da havuzu olmasaydı. Yine eskisinde de olduğu gibi dikebileceğimiz çiçekleri düşünürken, kızımın böyle sevinmesine ben de mutlu olmuştum. Acaba uyum sağlar mı sağlayamaz gibi düşünceler kafamın içinde dönüp dolaşıyordu ama gördüğü her yerde attığı çığlıklarla bunun yersiz olduğunu anlamıştım. En sonunda kendi isteği ile kendi odasını da seçti ve burayı gerçekten de sevdiğinden bir kez daha emin oldum.
Davaya kadar taşınma sürecimiz devam ederken, açıkçası şu an için kaldığımız evden alabilecek çok da fazla bir eşyam yoktu. Zaten yanımda getirdiğim ne vardı ki? Kızımdan başka değerli başka hiçbir şey yoktu benim gözümde. Onun dışında, birkaç parça kıyafetim ve bir de ajandam vardı. Sanırım eski evden de sadece Melek'in odasındaki gece lambasını alacaktık, çünkü onu gerçekten de çok seviyordu.
Geçmişimden sürüklediğim kırmızı kurdele ve deniz kabuğu da çoktan tarih olmuştu benim için. Artık o zamanlardan geriye başka hiçbir şey kalmamıştı.
Gediz'le konuştuğumuz gibi temel eşyaları halletmeye başladığımız sırada, tapu işlemlerini de halletmiştik. Beni buraya getirdiğinde, listede olan diğer evleri de görmem için kaparolarını bile yatırmıştı ama artık diğerlerini görmemize gerek kalmamıştı. Biz kararımızı vermiştik.
Aynı araba konusunda olduğu gibi, ev konusunda da beni sıkıştırdığında Gediz hiçbir itirazıma kulak asmayarak, evi benim üzerime yapmıştı. Oğuz Bey ile evi tekrardan ona devretme işini çok rahat bir şekilde hallettiğimizden, artık o ev ile ilgili bir bağlantımız da kalmamıştı.
Tapu kağıdının üzerindeki adıma bir kez daha baktığımda, bu soy adının sadece birkaç aylığına bende kalacağını sanıyordum ama şimdi görüyordum ki, bağlarımız daha da kuvvetleniyordu.
Evimiz için hazırlıklara Refika Hanım ve Müge Abla da yardım ediyordu. Refika Hanım ustalarla çok daha iyi anlaştığı için her gün eve gelerek onların başında duruyordu ve Müge Abla da işinden vakit buldukça dekore etme konusunda bana yardımcı oluyordu. Onların sayesinde işler daha da hızlanmıştı. Böylelikle onlara bir kez daha teşekkür konusunda borçlanmıştım. Ama bu sefer içim çok daha rahat bir şekilde onlara minnettarlığımı gösterebilirdim, çünkü artık kendi evim vardı.
Melek evimize tanışabilmemiz için günleri sayarken, maalesef, böyle yapmamam gerektiğini bilsem de ben dava için gün sayıyordum. Ev yüzünden belki günlerim ben anlamadan geçiyordu ama az bir zaman kaldığını da her an hissediyordum.
*****
Dava günü gelip çattığında aslında son kez bu evde, bu yatakta tek başıma uyanıyordum. Çünkü davanın hemen ardından, sonuç ne olursa olsun, artık kendi evimize geçecektik.
Zaten dün gece çok uyuyamadığım için verdiği huzursuzluğun da etkisiyle yataktan kalktım ve hazırlanamaya başladım. Melek her ne kadar okula gitmeyeceğim diye diretse de en sonunda Gediz'in de devreye girmesiyle ikna edebilmiştik.
Melek'in mahkemeye gelmesine gerek yoktu, çünkü zaten haftabaşında pedagoglar eşliğindeki görüşmeleri halletmiştik. Onlar da Melek'in neler hissetiğini, neler düşündüğünü biliyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tamam Mı, Devam Mı?
Hayran KurguSeninle beraber bir ev yapmaya çalıştım. Ama kapılar başka tuzaklara açıldı, merdivenler ise bir koridora çıkmadı. Değişmeye başladım. Çenemi kapalı tutmaya, daha ağır başlı, daha güzel, daha az uyanık olmaya çalıştım. Sonra da beni öldürdün, hem de...