Toplantı odasındaki eşyalarımı da alarak odama geçmiştim. Hala da etrafta tedirgin bakışlarımı gezdirirken sanki izleniyormuş gibi hissediyordum ama daha fazla böyle devam edemezdim, çünkü önümde günün yarısı vardı. Çalışmam gerekiyordu ve bu kafayla verimli bir çalışma yapamazdım.
Derin bir nefes alarak masama oturduğumda kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Burada güvendeydim. Akın Muğla'da olsa bile elini koluna sallayarak marinaya giremezdi, etraf güvenliklerle doluydu. Hem binada yalnız değildim, birçok çalışan vardı. O yüzden bu paranoyak halimi bir kenara bırakmalıydım. Kendime de bir söz vermemiş miydim? Artık güçlü duracaktım, ayaklarım yere sağlam basacaktı. O insan bozuntusundan korkmayacaktım.
Gözümün kenarıyla masada duran telefonuma bir bakış attığımda acaba başka bir bildirim gelir mi diye bekledim. En sonunda yaptığım bu harekete sinir olmuş bir şekilde saçlarımı düzelterek uyku modundaki bilgisayarımı açtım ve yapmam gerek işe odaklandım.
Yunanlılarla gerçekleştireceğimiz toplantıya çalışmalıydım. Onların üzerinde de iyi bir görünüm bırakmalıydım. Geçmiş yıllara ait belgeleri bilgisayardaki dosyaların içinden bulurken bir yandan da dolabın açık rafındaki dosyalara göz gezdirdim. İstediğim konuyu yakalayınca onları oradan almak için ayaklandım. İşte şimdi işimi yapabilirdim. Önümde ihtiyacım olan her şeye sahiptim ve bir an önce çalışmaya başlamalıydım.
Defterime son notumu da aldığımda masamın diğer bir ucunda duran bardağıma uzandım ve içinde kalan son suyu da içtim. Bilgisayarın saatini kontrol ettiğimde nerdeyse beş olduğunu gördüm. Gerçekten de çok yoğun geçmişti ama bir şikâyetim yoktu. Böyle olması bana çok iyi gelmişti, çünkü kafamın içindeki sesleri ancak böyle susturabilmiştim.
Toplantı için çalışırken birkaç yabancı müşteriden daha geri dönüş almıştım. Onların isteklerini bir kenara not alırken, ayrıca ne zaman Türkiye'de olabileceklerini konuşmuştuk. En sonunda her iki taraf içinde ortak bir karar almıştık ve bu sayede Aslı Hanım'ında dediği gibi zaman kaybetmeden birçok işi aynı anda halledebileceğimiz için sevinmiştim. Bu bilgileri Aslı Hanım'a da iletmek için ayrı bir dosya hazırlamıştım. Tabii müşterilerin kalacağı oteller içinde Mert Bey'e de bilgi vermeliydim, onun dosyası da ayrıydı.
Tam o işleri hallettim, artık toplantı için çalışmama geri dönebilirim diye içimden geçirirken bu seferde Japonlarla iletişim haline geçmiştik. Bay Katsuminsu Muğla'da kalacaktı ama diğer patron artık ülkesine geri dönmeliydi, o yüzden son bir kez daha beraber vakit geçirmek ve detayların üzerinden geçebilmek için öğle yemeğini teklif etmişti. Bende onları onaylamıştım ve yarın için sözleşmiştik.
Tabii aklımda tek bir şey vardı, o da yarın Sancar'ın burada işi olmamasıydı. Bay Katsuminsu orada olmam için neredeyse emretmişti çünkü. Eğer Sancar yarın burada olursa, işler istediğimiz gibi gitmezdi.
Bilgisayarı kapatmak için düğmesine bastığımda telefonum da çaldı. Kalbimin saniyelik bir şekilde hızlı atmasına sebep olurken, ekranda gördüğümde adla bu saçmalığıma göz devirdim. Kızım arıyordu.
"Efendim anneciğim?" Telefonu en içten sesimle açmaya çalıştım.
"Ne yapıyorsun anne?" Meraklı bir şekilde sorduğunda gülümsedim.
"İşim bitti, birazdan da çıkacağım." Bilgisayar kapanmıştı. "Sen neler yapıyorsun bakalım?"
"Bugün babamla zeytinliğe gittim." Beraber vakit geçirmişlerdi demek, çok güzeldi. Başımı sallayarak onu dinledim. "Orada çok güzel çiçekler vardı anne."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tamam Mı, Devam Mı?
FanfictionSeninle beraber bir ev yapmaya çalıştım. Ama kapılar başka tuzaklara açıldı, merdivenler ise bir koridora çıkmadı. Değişmeye başladım. Çenemi kapalı tutmaya, daha ağır başlı, daha güzel, daha az uyanık olmaya çalıştım. Sonra da beni öldürdün, hem de...