Yuva - Bölüm 71

888 28 7
                                    

Geçen her günde, biraz daha davaya yaklaşıyorduk ve gereksiz olduğunu bildiğim halde gerildiğimi hissediyordum.

Sancar bu geçen süreçte sadece birkaç kez Melek ile yüz yüze görüşmüştü ve o da sınırlı bir saatten fazlasını geçmemişti. Melek akıllığı ile babasına hiçbir şey belli etmiyordu. Kızım da çok iyi bir oyuncu olup çıkmıştı. Ama açıkçası şimdilik elimizden başka da bir şey gelmiyordu. Emin olduğum tek şey, Melek ile Sancar'ın arasının bebek konusunun açıldığı ilk zamana göre daha iyi olduğuydu.

Eğer Melek istemeseydi, babasıyla buluşmazdı ama bunu kendi isteği ile yapmıştı. Aralarının zaten kötü olmasını istemiyordum, bunu birçok kez hem Melek'e hem de Sancar'a söylemiştim. Buradan sonra olacaklar, Sancar'ın elindeydi. Her şeyi berbat da edebilirdi, her şey güllük gülistanlık da devam edebilirdi.

Ama sonuç ne olursa olsun, artık Melek'in her zaman için sığınabileceği bir limanı vardı. Kızım da bunun farkındaydı.

Aldığımız beraber yaşama kararından sonra, Refika Hanım'a da artık durumları söyleme kararı almıştık. Bir akşam yemeğinde hep beraber bir araya geldiğimizde söyledik ve ilk defa gerçekten de rahatlamış bir şekilde güldüğünü gördüm. O da en az benim ve oğlu kadar sevinmişti aldığımız bu karara.

Bileğimden hiç çıkarmadığım su yolu da bunun bir kanıtı olmuştu aslında. Demek ki o kadar içten bir şekilde dilemişti ki bütün bunların gerçek olmasını, duaları tutmuştu. Hiçbir kan bağımız olmasa da Refika Hanım'ın, Melek'i torunu olarak gördüğünü az çok anlayabiliyordum. Çünkü o da Gediz gibi şefkatle yaklaşıyordu kızıma. Müge Abla zaten ben biliyordum dercesine bir bakış atıp bizi kutladığında, ona teşekkür etmeden kendimi alamadım. Her ne kadar Gediz'in de sabrı bunda etkili olmuş olsa da ablası, benim harekete geçmemi sağlamıştı.

Refika Hanım kesinlikle adetlerine uygun bir düğün yapmamızı gerektiğini söylediğinde, onu bu kararından çevirebilmek için Gediz'le neredeyse kırk takla atmıştık.

Bir düğün yapmak demek, bütün Muğla'nın meraklı gözlerini üzerimize çekmek demekti ve bizim de buna hiç ama hiç ihtiyacımız yoktu. En sonunda Refika Hanım'ı yine aramızda yapacağımız, tabii ki de velayet davası sonuçlandıktan sonra, bir kutlama yemeği ile ikna edebildik. Zor olmuştu ama bir şekilde başarmıştık işte.

Anıl'la da iletişimi koparmamıştık. Bize her gün olamasa bile, gün aşırı dava hakkında bilgilendirmeler yapıyordu. Sıkı bir şekilde çalıştığını biliyordum. Bu dava artık hepimiz için daha büyük bir önem kazanmıştı.

Davaya yakın bir zamanda Melek'in pedagoglar eşliğinde düşünceleri sorulacağını söylediğinde bu konuyu Melek'le de konuşmam gerektiğini anlamıştım. Sorun değildi ki Melek de zaten bunu büyük bir olgunlukla karşılayacaktı. Hem artık bu tarz işleri tek başıma sırtlanmak zorunda değildim. Yanımda Gediz de vardı.

*****

Birikmiş maillerime cevapları yollamaya devam ettiğim sırada, odamın kapısının birden açılmasıyla bakışlarımı sabit tuttuğum ekrandan çektim.

"Çok fazla işin var mı?" Gediz bir eli kapının kolunda sorduğunda, düşünürmüş gibi bakışlarımı tekrardan ekrana çevirdim. Sanki bana bir şey söyleyecekmiş gibi hissediyordum.

"Yani, bitti sayılır." Aslında cevaplamam gereken birkaç mail daha vardı ama Gediz için biraz bekleyebilirdi. Sonrasında geri dönüş yapabilirdim. Zaten bitirmiş olduğum mailin gönder tuşuna bastığım zaman, tekrardan Gediz'e döndüm. "Bir şey mi oldu?"

"Bir şey olmadı." Yüzündeki gülümseme ile başını hayır anlamında salladıktan sonra odama girdi ve sandalyenin üstünde duran çantamı aldı. Bir yandan da kalkmamı ister gibi elini uzattı. Anlaşılan aklında bir şeyler vardı. "Hadi, çıkalım."

Tamam Mı, Devam Mı?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin