Haftanın son günü gelip çattığında ve Melek'in uyuması için odasına çıktığımızda, gece lambasını yakarak yatağının kenarına oturdum. En sonunda içinde tuttuğu ne ise dayanamayarak konuşmaya başladı.
"Evleneceğiniz gün ben de gelsem ne olur sanki?"
Şu iki gündür dilinden düşüremediği konu buydu. Beni ikna etmek için neredeyse tüm kozlarını kullanmıştı ama ben bunlara yelkenleri suya indirecek değildim. Şunu da biliyordum ki eğer beni ikna edemezse, işin içine Gediz'i katacaktı ve ikisi birden üstüme gelmeye başlayacaklardı.
"Ama okulun var anneciğim. Özellikle böyle bir dönemde devamsızlık yapamazsın. Geride kalmaman gerekiyor, biliyorsun."
Bunun geçerli bir haklı sebep olduğunu Melek de biliyordu ama beni anlamamak için duymamış gibi yapıyordu. İçten bir şekilde oflayarak nefesini dışarı verdiğinde, omuzlarını da silkti. Biraz da olsa onu rahatlatmak adına, nikahtan sonra yaptığımız küçük planı bir kez daha hatırlattım.
"Hem, hep beraber akşam yemeği yiyeceğiz. Orada yeterince kutlama yaparız." Bu fikri ben öne sürmüştüm ve herkes de kabul etmişti. Bu sayede Melek'in gönlünü de yapmış olacaktık. En azından nikaha katılamasa bile akşam yine beraber olacaktık.
"Heyecanlı mısın?" Aramızdaki sessizliğin ardından sordu. Bakışlarını benden çekmiş bir vaziyette pikenin üstünde duran elleriyle oynuyordu.
Biraz gergin gibi miydi acaba?
"Neden heyecanlı olayım?" Bir dizimi altıma aldığımda ve biraz daha Melek'in yatağına yayıldığımda sordum.
Sanki sorduğum soru çok saçmaymış gibi büyümüş gözleriyle bana baktı. İnanamıyormuşçasına bir ses tonuyla konuştu. "E, evleneceksin ya anne."
"Bilmem." Bu haline gülümserken, düşünürmüş gibi bakışlarımı gece lambasının aydınlattığı tavana diktim.
Aslında nasıl hissettiğimden ben de pek emin değildim. Çünkü önümüzdeki bilinmezlik biraz da olsa beni korkutuyordu, bunu söylemeden edemeyecektim. Cevap vermek için bir karara vardığımda tek omzumu silktim.
"Sanırım biraz heyecanlıyım."
Yalan yoktu.
"Uzun zamandan sonra ilk defa böyle mutlu güldüğünü görüyorum anne." Melek'in böyle bir itirafta bulunacağını tahmin etmediğimden gözlerim hissettiğim şaşkınlıkla biraz da olsa büyüdü. Benim minik bebeğim iyi bir gözlemciydi ve annesinin yaşadığı bütün duygu değişimlerinin de farkındaydı.
"Hep böyle gül, olur mu?" Sanki benden onay almak istermişçesine gözlerini kısarak baktığında, saçlarıyla oynayarak söyledim.
"Canım benim. Sen benim yanımda olduğun sürece ben hep böyle güleceğim."
Bunun için uğraştığımı bilmesini istiyordum. Bir elim yanağında kaldığında, bu sefer ben ondan onay almak istercesine baktım. Benim için ne kadar değerli olduğunu tahmin bile edemezdi.
"Sakın bunu unutma."
"İlk zamanlarda korkuyordum ama şimdi buraya geldiğimiz için çok mutluyum." Az önceki melankolik halini anında yüzünden sildiğinde, gülümseyerek söyledi.
Bunu Gediz'den öğrendiğini düşünmeden edemiyor değildim. Birbirlerine her geçen gün daha benziyor gibiydiler sanki. Biz de öyle değil miydik?
"Sana kesin kararlar vermemen gerektiğini söylemiştim." Karadağ'dan çıkana kadar ve hatta, buraya geldiğimizde bile serzenişlerini sürdürmüştü Melek. Ama şimdi o da kendi gözleriyle görüyordu ve bu kadar çok paniklemesine gerek kalmadığını anlamış olmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tamam Mı, Devam Mı?
FanfictionSeninle beraber bir ev yapmaya çalıştım. Ama kapılar başka tuzaklara açıldı, merdivenler ise bir koridora çıkmadı. Değişmeye başladım. Çenemi kapalı tutmaya, daha ağır başlı, daha güzel, daha az uyanık olmaya çalıştım. Sonra da beni öldürdün, hem de...