Sıcaklık - Bölüm 57

499 25 21
                                    

Göz kapaklarımın üstündeki ağırlığın kalktığını hissettiğimde, yavaş yavaş kendime geldiğimi de anlıyordum. Salonda olmadığımın da farkındaydım, çünkü oradaki gibi göğsümün üstünde bir taş yoktu ve rahat bir şekilde nefes alabiliyordum.

Burnumun içine kolonya ile karışık onun kokusu dolunca, kaşlarımı çattım ve bunun nereden geldiğini anlamaya çalışmak için kısık gözlerimin ardından ona baktım.

Tahmin ettiğim gibiydi.

"Gediz, yapma." Sanki boğazım bir çöl gibi kuru olduğundan, sesim benim kulağıma bile bir değişik gelmişti.

Boşluktaki gözleriyle bileğimde kolonyayı ovalarken, sesimi duymasıyla birden bana döndü.

"Midem bulandı." Gerçekten de öyle olmuştu. Bu keskin limon ve alkol kokusu karışımı midemi bulandırarak beni kendime getirmişti.

"Ama işe yaradı, değil mi?" Diğer elindeki kolonya şişesini yanındaki konsola koyduğunda söyledi. "Seni uyandırdı."

Yavaş hareketlerle Gediz'i onayladım ve şimdi biraz daha açılmış gözlerimle bakışlarımı odanın tavanında gezdirdim. En sonunda başım onu görebileceğim bir şekilde yanıma düştüğünde, Gediz'in odasında olduğunu anlamıştım.

"Melek nerede?"

Sancar'la olan konuşmadan önce koşar adımlarla yukarı çıktığını hatırlıyordum en son. Sonrasında neler olmuştu, hiçbir fikrim yoktu. Hatta kapının önünde sarf ettiğim cümleleri bile zar zor hatırlıyordum. Kafamın içinde bir toz bulutu varmış gibiydi.

"Ablam onun yanında. Merak etme." Yüzünde beni rahatlatmak istercesine bir tebessüm ile söyledi.

En azından Melek'in konuşmaları duymadığını biliyordum. Eğer öyle bir şey olsaydı, Melek sanırım bir daha babasının yüzüne bakmazdı.

"Seni tutmasaydım, başını çarpacaktın. Hem de basamaklara."

Sıkıntılı bir ses tonuyla söylerken bakışlarını bu sefer benden çekti ve yine bir bütün halindeymiş gibi duran ellerimize çevirdi. Her ne kadar kapının önünde sarf ettiğim cümleleri zar zor hatırlıyor olsam da bir an için gözümün hiçbir şey görmediğini fark etmiştim. Ve demek ki ardından bayılmıştım. Bayıldığım ana dair hiçbir şey hatırlamıyordum ama Gediz'in gözleri önünde yaşandığı için canının sıkıldığını da anlayabiliyordum.

Ama onun da dediği gibi, neyse ki beni yakalamıştı.

"Gece gece hastanelik olacaktık. Çok korkuttun beni."

"Bir gece için yeterince aksiyon yaşamamışız gibi, bir de hastaneye gidecektik." Bana bakması için bakışlarımı onda sabitlemiş olsam da bunun farkında değilmiş gibiydi.

Bileğimin üstündeki parmakları hareketlerine devam ederken, benim de gözlerim oraya takıldı. Bir bakıma da haklıydı aslında. Kim bilir şu an kafasının içinden neler geçiyordu?

"Ne yapayım? Usturuplu düşmesini öğrenemedim bir türlü." Onun gibi işleri şakaya vurmayı denedim ama saniyelik gördüğüm yüzündeki tebessümünden başka hiçbir şey olmadı ve ciddi haline geri döndü.

"Bayılmaların ne sıklıkla oluyor Nare?" Gediz yatağının yanındaki sandalyeden kalkıp da benim yanıma oturduğunda, ovduğu bileğim bu sefer avuçlarının içindeydi. Sorgulayıcı bir ifade ile sorularını sormaya devam etti. "Fiziksel bir durum değil, değil mi?"

Merak etmesini anlayabiliyordum, çünkü düğünde de böyle bir olaya şahit olmuştu. Yine onların evinde de yüzümün bembeyaz olduğunu söyleyerek bayılacağımdan korktuğunu da dile getirmişti. Sürekli bu olayın gerçekleşip gerçekleşmediğini bilmek istiyordu ama bu sorunun cevabını ben de bilmiyordum.

Tamam Mı, Devam Mı?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin