Islak - Bölüm 61

445 20 7
                                    

Ne yazık ki işlerin yoğunluğundan bir daha Anıl ile görüşemedim. Tahmin ediyordum ki o da yol yorgunluğunu atmak için Gediz'le konuştuktan sonra evine gitmişti. Her ne kadar Anıl ile detaylı bir şekilde konuşmak istesem de bugün için mümkün olamayacağı açık bir şekilde ortaydı.

Saatime bir bakış daha attığımda artık ofisten çıkmam gerektiğini fark ettim. Büyük ihtimal Melek'in çıkışına da ancak yetişebilecektim. Sancar'dan herhangi bir haber almadığımdan ve o da Melek'e ulaşmak için bir çaba sarf etmediğinden, okul çıkışlarına gelip gelmeyeceğini bilmiyordum. O yüzden işimi şansa bırakamazdım. Melek'in boş yere de umutlara kapılmasını istemiyordum.

Çantamı omzuma takarak odamdan çıktığımda, arabama gidene kadar Gediz'e çıktığımı mesaj olarak attım. Maalasef onun yanına uğrayacak kadar zamanım yoktu.

Bodrum'da sezonun başlamasıyla beraber trafik de her geçen gün artıyordu ve bu yüzden Melek'in okul bahçesinde beni beklemesini istemiyordum.

Melek'in okul yolundayken telefonumun titremesiyle ve ekranda onun adını görmemle Gediz'den geri dönüş aldığımı anlamıştım. En azından hala daha iletişimde olduğum bir insan vardı. Sanırım bu da bir şeydi.

Okulun açık otoparkına girdiğimde birkaç dakika sonra zil çalacaktı. Tabii arabamı durdurmamla biraz uzağımda, Sancar'ın da arabasını gördüm. Şaşırdığımı söylemeden geçemeyecektim. Açıkçası onu burada görmeyi beklemiyordum.

O günkü konuşmamızdan sonra ilk defa karşı karşıya gelecektik ve aramızda nasıl bir diyaloğun geçeceğini bilemiyordum.

İstemeyerek de olsa arabamdan indiğimde, o da beni fark etmiş olacak ki yaslandığı yolcu kapısından çekilerek bana doğru yürümeye başladı ve ikimiz de okulun bahçe kapısını görebileceğimiz şekilde ortada buluştuk.

Ona çok fazla yakın olmak istemiyordum. Oldukça haklı sebeplerim vardı çünkü.

"Haber vermediğim için kusura bakma." Bu konuyla ilgili yaptığım uyarıyı hatırladığını belirtircesine konuşmaya başladı. "Fırsatım olmadı."

Fırsatı olmamışmış.

Velayet davasını açmayı çok iyi biliyordu ama, onun için bolca zamanı vardı. En azından kabalığı karşında bir şeyler söylemeyi becerebilmişti. Belki bu seferlik sineye çekebilirdim.

Onu anladığımı belirtircesine başımı kısa süreli salladım.

"Melek'le konuşmak için buraya geldim." Bir eliyle okulu gösterirken, gözleri hala daha bendeydi ama anlamlandıramadığım bir bakışı vardı. Ne diyeceğimi bilemiyordum.

"Velayet davası hakkında onunla daha konuşmadım." Birden ağzımdan çıkan cümleye ben de şaşırmıştım ama engelleyecek halim de yoktu.

Melek'le bu konu hakkında öncelikle ben konuşmalıydım. Sonrasında ise belki Sancar'la da beraber konuşabilirdik. Yine de bundan emin değildim. Onun davranışlarına güvenmiyordum ve Melek'in daha fazla üzülmesini istemiyordum, çünkü benden ayrılacağı düşüncesinin kafasında dönüp durmasını asla ama asla istemezdim.

Başını olumsuz anlamda sallayınca gözlerimi hafifçe kısarak ona baktım.

"Ondan önce, Melek'le bebek konusu hakkında konuşmam lazım."

En azından bunu akıl edebilmişti. O gün Melek'in ona nasıl baktığını anlaşılan Sancar da görmüştü ve bunun açıklığa kavuşmasını istiyordu. Bebekle ilgili konuşmak bana düşmezdi. O yüzden bunu Sancar'ın yapması en iyisi olacaktı.

Tamam Mı, Devam Mı?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin