Gediz dikildiği yerden hareketlenip de ofis binasına doğru yürümeye başladığında onunla yarı yolda buluşmuştuk. Islanabilirdim ama sorun değildi.
Yağan yağmurun yüzünden üstündeki her şey sırılsıklam olmuştu. Saçlarının arasından akan su damlacıkları yüzündeki o acı ifadeyi saklayamıyordu. Bu acının sebebinin yediği yumruklardan mı yoksa aralarındaki dertten mi olduğundan emin değildim.
"Ne yaptınız?" Bana cevap vermesi için yalvarırcasına sorduğumda sıkılı dişlerinden gerginleşmiş çenesiyle kendini zor tutarken hiçbir şey söylemeden bana baktı. Ardından bakışlarını çekip o da ofis binasına doğru ilerlemeye başladı.
Arkasından onu takip ederken, sanki annesinin en sevdiği vazosunu kırmış küçük bir çocuk gibi hissediyordum. Üzgünlüğünden veya çektiği acısından dolayı onun bana cevap vermemesi bende bu hissi uyandırmıştı. İşler şimdi çok daha kötüye gidecekti. Zaten kötüydü ama, bundan daha kötüsü de olacaktı işte.
Arka arkaya ofis binasına girdiğimizde Sancar'ın neredeyse kükremekte olan sesini duydum. "Deniz, çabuk avukatları çağır!"
Gediz ondan duyduklarıyla merdivenlerin son basamağında kaldığından yavaşça onun yanından geçtim. Sancar'ın kendi odası olduğunu tahmin ettiğim kapının önünde durduğunu görmüştüm. Beni fark etmesiyle bakışlarını saniyelik de olsa bana çevirdi.
"Ama Sancar Bey, sizin şu an..." Deniz olumsuz bir ses tonuyla konuşmaya başladığında Sancar'ın onun lafını kesmesiyle susmuştu.
"Sana çağır dedim Deniz!" Sancar'ın sesini bir daha yükseltmesiyle kendi odalarında olan çalışanların da dışarı çıktıklarını gördüm. Patronlarının bu öfkesini merak ediyorlardı haliyle.
Gediz'in de son basamaktan koridora çıkmasıyla Sancar'ın omzumun üzerinden ona baktığını gördüm. Sancar biraz daha çenesini dikleştirirken onun gözünün içine bakarak konuşuyordu.
"Herkes de burada olduğuna göre, ortak olarak kurduğumuz Sağdıçlar Holding'den Efeoğulları olarak ayrılıyoruz."
Bu kadar ileri gidemezlerdi.
Şaşkınlıkla açılan dudaklarımın ardından arkamda duran Gediz'e baktığımda sessizliğinin sebebinin bu olduğunu anlamıştım. Ona çevirdiğim bakışlarımı bana bakmadan Deniz'e çevirmişti. O da onaylaması için Gediz'den bir işaret bekliyordu sanki. İkisinin arasında bakışlarımı gezdirdiğimde, Sancar'ın gürültülü bir şekilde odasının kapısının kapattığını duydum.
"Çağır Deniz." Sessiz bir şekilde Gediz söylediğinde Deniz masasındaki telefona uzanmıştı. Ona şaşkın bir şekilde bakarken yanımda geçip kendi odasına geçerken, bu ayrılığın gerçekleşmek üzere olduğuna izin veremezdim.
Çocuk gibi kavga etmişlerdi az önce ve bu kavganın sebebi, bendim. Burada çalışmam bütün bunların nedeniydi. Ama kavganın başlamasına Sancar neden olmuştu, ilk yumruğu o atmıştı.
Bunu düzeltebilirdim. Bunu düzeltmek zorundaydım. Kaç yıllık dostluğun, benim burada çalışmamla sona ermesine izin vermeyecektim.
Kendi kendimi onaylarcasına başımı sallayarak Sancar'ın odasına doğru yürümeye başladım. İlk önce kendisine gelmesi gereken kişi oydu, zira ayrılma kararının ondan çıkmış olduğu çok belliydi.
Kapalı kapısını aniden açıp içeri girdiğimde gördüğüm manzaradan rahatsız olmuştum. Islak kazağını çıkardığı için açık kalan göğsüyle burun buruna gelmiştim.
Bakışlarımı odanın etrafında gezdirirken en mantıklı hareketin gözlerinin içine bakmak olduğunu anlamıştım.
"Ne yaptığını sanıyorsun sen?" Bir elim hala da kaçıp gitmek için sıkıca tuttuğum kapının kolundaydı. "Ayrılıyoruz da ne demek?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tamam Mı, Devam Mı?
FanfictionSeninle beraber bir ev yapmaya çalıştım. Ama kapılar başka tuzaklara açıldı, merdivenler ise bir koridora çıkmadı. Değişmeye başladım. Çenemi kapalı tutmaya, daha ağır başlı, daha güzel, daha az uyanık olmaya çalıştım. Sonra da beni öldürdün, hem de...