Melek'in okulunun önünden ona son bir kez daha el salladığımda, arkadaşlarıyla beraber binaya doğru yürümeye devam etti. O geceki konuşmamızdan sonra kafasının karışık olduğunun farkındaydım ama biraz daha idare etmemiz gerekecekti. Bu dönemeç, düzlüğe çıkmamızdan önceki son zorluktu ve buradan sonra etrafımızdaki kara bulutlardan tamamen kurtulacaktık.
Anıl'ın marinada anlattıklarından ve içerisinde bulunduğum o çirkin ithamdan sonra, düşünmek için biraz da olsa fırsatım olmuştu ama yine de kendi içimde bir sonuca varamamıştım. Çözüm odaklı düşünmeye çalışıyordum ama aralarda yaşadığım sinir kat sayısı yüksekliği yüzünden yeniden başa dönüyormuşum gibi hissediyordum.
Çalışmaya başladıktan sonra bu can sıkıcı düşüncelerime de bir ara verme kararı aldım. Zaten oldukça önemli olan raporlar üzerinde çalışıyordum ve Sancar'ın sarf ettiği saçma sapan kelimeler yüzünden işimi yanlış veya yarım yapmak istemiyordum. En azından bir işe yarıyorken, orayı da mahvetmeme izin veremezdim.
Öğle yemeğinde de Avrupa ile yazışmalarıma devam ettiğimden bir türlü Gediz'le konuşma fırsatı bulamadım. Sağ olsun, Dudu da beni bir an için olsa bile rahat bırakmıyordu. Tam nefes aldım diyordum ki kapının tıklatılma sesiyle tekrardan sandalyeme siniyordum. Dudu'nun bana iyi bir yardımcı olduğunu inkâr edemeyecektim ama arada sırada beni çok sıktığını da düşünmüyor değildim. Sanki şirketin bütün işini yapıyor gibiydim.
Uzun bir süre sonra ilk defa pilim bitmiş bir şekilde mesainin de bitmesini beklerken, saatime bir kez daha baktım. Bu dört duvarın arasında daha fazla durmak istemiyordum. Ani bir hareketle bilgisayarımı kapattıktan sonra çantamı elime aldım ve neredeyse kendimi dışarı atarcasına odamdan hızla çıktım.
Ofis binasının hemen önünde Gediz'in arabasına binmekte olan başka bir adamla konuştuğunu gördüm, kim olduğunu bilmiyordum. Ama sonunda Gediz'le bir yerde denk gelebilmiştik, gün bitimi olmasına rağmen.
Ben yanlarına gidene kadar konuştuğu adam da arabasıyla uzaklaşmıştı. Topuklularımın seslerini duymuş olacak ki Gediz omuzunun üzerinden bana baktı.
"Çıkıyor musun?"
Yüzümde yorgun bir tebessümle onu onayladım. Gün sonu olduğu için ne kadar mutlu olduğumu tahmin bile edemezdi. Beraber arabalarımızın olduğu parka doğru yürümeye devam ederken sordu.
"Melek'le konuşabildin mi?" En son bu kararı alarak yanından ayrılmıştım ve şimdi de sonuçlarını merak ediyordu.
"Evet."
"Nasıl geçti peki?" Benim arabamın olduğu tarafa yürümeye devam ettiğinde, elimde anahtarları evirip çevirerek konuştum.
"Korktu." Melek'in yüzündeki o tedirgin ifadenin bir an için hiç silinmeyeceğini düşünmüştüm ama neyse ki sonunda sakinleşmişti. Gediz kaşları hafifçe çatılmış bir şekilde beni dinliyordu. "Ayrılacağımızı düşündü ama durumu en sade biçimiyle açıklamaya çalıştım."
"Onun için de zor bir süreç olacak." Derin bir nefes vererek söyledi. Melek için endişeleniyordu, bir bakıma haklı olarak.
"Maalesef." Başımla Gediz'i onayladım. "Yine de büyük bir olgunluk gösterdi. Daha büyük tepkiler bekliyordum açıkçası."
Yüzümde bir tebessümle söyledim. Sonunda yine birbirimize daha sıkı bir şekilde kenetlenmiş olarak konuşmayı bitirmiştik ve ne olursa olsun ayrılamayacağımızı biliyordum. Sancar'ın yaptıkları bir şekilde ayağına dolanacaktı.
Arabama geçmek için kilidi açtığımda, Gediz'in söylediğiyle başımı ona çevirdim.
"Bu akşam bize yemeğe gelsenize."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tamam Mı, Devam Mı?
FanficSeninle beraber bir ev yapmaya çalıştım. Ama kapılar başka tuzaklara açıldı, merdivenler ise bir koridora çıkmadı. Değişmeye başladım. Çenemi kapalı tutmaya, daha ağır başlı, daha güzel, daha az uyanık olmaya çalıştım. Sonra da beni öldürdün, hem de...