Delicesine Aşık - Bölüm 68

726 30 30
                                    

Alarmımın çalmasıyla uyandığımda, diğer tüm sabahların aksine yüzümde bir gülümseme ile güne merhaba demiştim ve eminim ki bundan sonra her sabahım da böyle olacaktı. Belki kesinleşmesi için şu velayet davasının da sonuçlarını beklememiz gerekecekti ama o güne kadar daha çok yolumuz vardı. En azından elimdeki şu mutluluk ile bir süre daha idare etmek istiyordum.

Diğer odalardan ses geliyor mu diye birkaç dakika daha yatağımda oturur bir şekilde kaldığımda, evin içinde hala sessizlik hakimdi. Kızımın uykusunun bazen ağır olduğunu biliyordum ama Gediz için kesin bir şey diyemeyecektim. Belki de gidip onu uyandırmam gerekecekti, çünkü onun da buradan marinaya geçmesi lazımdı. İkisinin de uyuyup kalmasını istemezdim.

Üstüme sabahlık benzeri ceketlerimden birini geçirerek koridora çıktığımda, misafir odasının kapısının kapalı olduğunu gördüm. Tıklatıp tıklatmama konusunda kararsız kalsam da ilk önce Melek'e bakma kararı aldım ve hemen yanındaki odaya doğru başımı uzattım.

Gördüğüm manzara ile daha günün ilk anlarında kalbimin yumuşacık olduğunu hissettim.

Yüzümde bir gülümseme ile kapının pervazına yaslandığımda, Gediz'in ve Melek'in hala daha uyuyor oluşunu izliyordum. Oldukça huzurlu gözüküyorlardı ve bir an için bu anı bozmak istemedim. Hatta telefonumu alıp bu anın fotoğrafını çekmeyi aklımdan bile geçirdim ama sanırım, kendi gözlerimle görmek beni daha iyi hissettirecekti.

Büyük ihtimal Gediz, Melek için hikâye kitabını okurken uyuya kalmıştı ve bunun farkında bile olmamıştı. Şu son günlerde onun ne kadar çok yorulduğunu kendim de görebiliyordum. Zaten Melek'in yatağında da kendisine göre yeterince yer bulduğu için, bunun kaçınılmaz olduğu belli oluyordu.

Melek hiçbir şey umurunda olmayarak Gediz'in omzuna başını koymuştu ve bütün gece o pozisyonda kalmışçasına uyumaya devam ediyordu. Hoş, buna şaşırmamam gerekirdi, çünkü birçok kez Gediz'in omzunda uyuya kalmıştı. Sanırım kızım için orası oldukça rahattı.

Neyse ki, artık hangisinin aklına geldiyse, üstlerini örtmüşlerdi. Yoksa bu sabah pek de mutlu şekilde uyanamayabilirlerdi.

Hikâye kitabı Gediz'in elinde hala daha açık bir şekilde durduğundan neredeyse düşmek üzere olduğunu fark ettim. Ayrıca onun da boynu garip bir açıyla duruyordu ve bugün onun ağrısı ile uğraşmak istemiyorsa eğer, bir an önce uyanması gerekiyordu.

Kitap düşüp de ses çıkarmasın ve onları uykusundan sıçratmasın diye, Gediz'in elinden almak için odanın içine sessizce girdim. Neredeyse elinden almak üzereydim ki birden gözlerini açmasıyla, bende hareketlerimi durdurdum. Şaşırmış bir şekilde gözlerini birkaç kez kırpıştırdığında, nerede olduğunu anlamaya çalışıyordu sanırım.

"Günaydın." Gülümseyerek söyledim.

"Günaydın." Uykusu yüzünden sesi oldukça boğuk çıkmıştı.

"Burada uyuyup kalmışsın." Bakışlarımla Melek'in odasını işaret ettiğim sırada, sonunda kitabı da elinden aldım ve eğildiğim yerden doğrularak yerine yerleştirdim. Omzunda uyuyan Melek'e bir bakış attığında, Gediz'in de yüzünde bir tebessüm belirdi.

"Daha fazla öyle yatmaya devam edersen eğer, boynun tutulacak."

Bunu söylememe gerek bile kalmadan, Gediz çoktan bir elini ensesine atmıştı. Melek'i uyandırma görevini kendi üstüne aldığında, zaten bu işte başarılı olacağını bildiğim için bir şey demedim ve güne hazırlanmak için kendi odama geçtim.

O kadar iyi anlaşıyorlardı ki Melek benim bir dediğimi bazen iki etse de Gediz'e karşı asla öyle değildi. Onun sözünden asla çıkmıyordu. Aslında böyle olması işime de geliyordu. Benim müdahale edemediğim durumlarda devreye Gediz girebilirdi ki bunu, şu yalandan evlilik konusunda çok güzel bir şekilde görmüştüm.

Tamam Mı, Devam Mı?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin