Gergin geçen telefon konuşmamdan sonra yüzümün kireç gibi beyaz olduğunu bildiğim halde, Melek'e belli etmeden beraber diktiğimiz fideleri sulamıştık. Ellerimin titrediğini bilsem de sakin kalmaya çalışıyordum ama ayakta durduğum her saniye, bu daha da imkansızlaşıyordu. En sonunda bu ıstırabıma Elvan'ın bize seslenmesiyle son vermiştim.
Neredeyse saat öğleden sonrasına geliyordu ve biz hiç durmadan çalışmıştık. Melek'in de yorulduğunu bildiğimden salona geçtik ve Elvan'ın adanın üzerinde şu an yememiz için hazırlamış olduğu aperatiflerin çevresine dizildik.
Onunla da gergin bir konuşma gerçekleştirmiştik ve ikimizin de konuşacak çok bir şeyi yoktu. O da bunun farkında olacak ki benden çok Melek'le iletişim kurmuştu. Hoş, benim istesem de konuşabilecek halim yoktu çünkü Akın son enerjimi de benden söküp almıştı. Elvan'da bu durgunluğumun farkındaydı, o yüzden arada bakışlarını bana çevirip yüzümü inceliyordu. Ona bir şey belli etmek istemiyordum ama yüzümdeki ifadeyi düzeltemeyeceğimi de biliyordum.
Melek bardağındaki son meyve suyunu da bitirdiğinde, burada daha fazla oturmamak adına salonu temizleme fikrini öne sürmüştüm. Eğer o sandalye üstünde biraz daha otursaydım, düşüncelerim beynimi kemirip ele geçirecekti.
Salon büyük sayılırdı ama üç koldan birden temizleyince bizi o kadar da zorlamamıştı. Melek yardımcı olmak için gerçekten de çabalıyordu ve bu çabası işe yarıyordu. Benim güçlü kızım. Boyundan büyük işlere kalkışsa bile bir şekilde üstesinden geliyordu.
Karadağ'da da öyle olmamış mıydı? Hiç görmemesi gereken bir şeyi görmüştü ama bir şekilde bu korkusunu kenara atmayı başarmış ve bana yardımcı olmaya çalışmıştı. Onu Muğla'ya getirdiğimde de aynı olgunluğu göstermişti. Yeni bir hayata, o bilmese bile bensiz başlayacaktı ama güçlü durabilmeyi başarmıştı.
Şimdi önümüzde yine zorlu bir süreç vardı ve ondan son bir kez daha güçlü durmasını isteyecektim. Soğukkanlılıkla yaşanacakları karşılamasını ve olgunlukla hareket etmesini bekleyecektim. Ben kızıma güveniyordum ama bir yandan da bilemiyordum. Yaşına göre ona yüklediğim sorumluluk, çok fazlaydı.
Güneşin battı batacak saatlerine geldiğimizde ev işini de bitirmiştik. Üst kattaki odaların camlarını Melek'in kapatmasını isterken, Elvan ile bende temizlik eşyalarını temizleyip o şekilde ardiyeye kaldırmıştık.
Melek yavaş adımlarla merdivenlerden inmeye başladığında, bahçeye açılan camekan kapıyı kapattım. Benim adımı seslenmesiyle başımı kızıma çevirdim.
"Ben bu gece seninle kalmak istiyorum." Ellerini önünde birleştirdiğinde yalvarır bir ses tonuyla söyledi.
"Babanla bugün benimle kalabilirsin diye konuşmamıştık ki." Gerçekten de öyleydi ama bu konuyu da daha fazla geçiştiremeyeceğimi biliyordum. Zaten bir kere bu teklifini geri çevirmiştim, bunu bir daha yapamazdım.
"Ben babamı ikna ederim." Bende bu gece kızımla kalmak istiyordum, yalnız kalmak istemiyordum. Kafamdaki düşüncelerin bütün gece beni ele geçirip uyutmamasındansa, kızımla beraber olmayı tercih ederdim.
Gözleri bilmişlikle parladığında telefonumu almak için açık avucunu bana uzatmıştı. Onu ikna edeceğinden adım gibi emindim ama bu gerginlikten sonra Sancar'ın buna izin verebileceğinden pek emin değildim. Şansını deneyebilirdi tabii.
Hemen arka cebimde olan telefonumu elime aldığımda Sancar'ın numarasını buldum ve Melek'in onu arayabileceği şekilde ona uzattım.
"Ben yalnız konuşacağım." Kendinden emin bir şekilde evden çıkmak için kapıya doğru ilerlediğinde dudaklarımı büzerek ona baktım. Cadı hallerine gülerken elime çantamı alarak Elvan'a döndüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tamam Mı, Devam Mı?
FanfictionSeninle beraber bir ev yapmaya çalıştım. Ama kapılar başka tuzaklara açıldı, merdivenler ise bir koridora çıkmadı. Değişmeye başladım. Çenemi kapalı tutmaya, daha ağır başlı, daha güzel, daha az uyanık olmaya çalıştım. Sonra da beni öldürdün, hem de...