Yalan Destanı - Bölüm 15

597 21 11
                                    

Oturduğum yerden paltomu silkeleyerek kalktım ve etrafıma şöyle bir bakındım. Güneş neredeyse batmak üzereydi. Akşam yemeğinde evde olacağıma söz vermiştim, eğer burada biraz daha vakit geçirirsem geç kalacaktım.

Bu güzel yerde otururken iyice düşünmüştüm. Anlatmaya karar vermiştim, Gediz'e her şeyi anlatacaktım. Buraya geldiğimden beri olanları merak etmiyor muydu zaten? Madem öğrenmek istiyordu, öğrenecekti. 

Aslında onun yerinde geçirdiğimiz dakikalar ve ona üstü kapalı da olsa bazı şeylerden bahsetmiş olmam düşüncelerimi değiştirmişti. Ama her zaman böyle yapamazdım, bir kez konuşmaya başlayıp sonra geri çekilemezdim. İçimden ne geçiyorsa söylemeliydim. Olduğu gibi, dürüstçe ve en açık şekilde anlatmalıydım. 

Belki bundan sonra her şey değişecekti. Belki Sancar'la aralarına aşılamayacak daha büyük boşluklar girecekti, belki de ortağını yalnız bırakmak istemeyecekti. 

Belki bana inanacaktı, işleri yoluna koymam için daha da yardım edecekti. Bilemiyordum, bu bir kumardı. Yaşadıklarımı beni hiç tanımayan birisine anlatmak bir kumardı. Nasıl tepki vereceğini bilmiyordum ama sanırım buna değerdi.

Garaj yoluna girdiğimde bahçenin ışıkları da yanmıştı. Elimde çantamı tutarken etraftaki serinlik yüzünden paltomun önünü biraz daha kapatarak sokak kapısına doğru yürüdüm. Zili çaldığımda Müge Abla kapıyı açtı. O da eve yeni girmiş gibiydi. Gülümseyerek içeri girmem için işaret yaptı.

"Hoş geldin Nare."

"Hoş buldum." İkimizde paltolarımızı vestiyere asarken söyledik.

"İş konusunu ne yaptınız?" Holün ortasında dikilirken Müge Abla sordu.

"Hallettik." Siyah pantolonumun arka cebine ellerimi sokarak söyledim. "Pazartesi günü başlayacağım."

"Harika, çok sevindim." Eliyle kendini işaret etti. "Bugün çok yoğundum. Hemen bir üstümü değiştirip geleceğim." Kendi odasının koridorunu işaret ederken bana söyledi. O sırada kapı çalınca ikimizde başımızı çevirdik.

"Ben açarım, sen üstünü değiştir." O odasına doğru giderken bende kapıya doğru hareketlendim. İkinci çalışında ancak açabilmiştim. Gediz gelmişti, üçümüzde eve arka arkaya girmiştik.

"Hoş geldin." Gülümseyerek söylediğimde içeri girmesi için geriye çekildim.

"Hoş buldum, hoş buldum." O da kapıyı benim açmamı beklemiyormuş gibi şaşkınlıkla gülümseyerek içeri girdiğinde merdivenlerin orada durduk. "Kimse yok mu?"

"Yeni geldim sayılır." Elimle koridoru işaret ettim. "Ablan evde, üstünü değiştiriyor ama annen evde mi bilmiyorum." Omuzlarımı yukarı kaldırarak söyledim.

"Oğlum, hoş geldin." Demek ki evdeymiş. Elinde sarma dolu tabakla mutfağın koridorundan bize doğru ilerlemeye başladı. Gediz gülümseyerek annesini başıyla selamladı.

"Valla kurt gibi açım. Ne var yemekte?" Gediz elini sarma dolu tabağa götürmek üzereyken elinin üstüne bir darbe yemesiyle kaşlarını çatarak geri çekildi.

"Git, elini yüzünü yıka." Onların bu hallerine gülmüştüm. Gediz merdivenleri tırmanıp kendi odasına doğru yol alırken bende Refika Hanım'la baş başa kaldım. Biraz gergindi. Derin bir nefes alarak sordum.

"Yardım edebileceğim bir şey var mı?" Pek iyi bir başlangıç yapmış sayılmazdık ama bu hep böyle gidecek değildi ya. Eninde sonunda birbirimizi görecektik. 

Onun arkasından masaya doğru ilerlerken bir şeyler demesini bekledim. Gediz ve Müge Abla gibi insanların annesi bu kadar da suratsız olamazdı herhalde. Sarma dolu tabağı masanın ortasına koyarken şöyle bir bana baktı. O da bir şeyler söylemek istiyordu, anlıyordum.

Tamam Mı, Devam Mı?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin